Konyalıoğlu yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
Aralık 2019’da Çin’den başlayarak tüm dünyaya yayılan, bugün
itibarıyla 210 ülke ve bölgeyi etkisi altına alan koronavirüsle mücadelemizde en
olumlu senaryoda bile virüsün yayılma hızının plato dönemine girmesi Haziran
ayını, yaraların sarılması ve daralan ekonominin normale dönüşü 2021 yılı
başını bulacaktır.
Değişkenlik, belirsizlik, karmaşıklık ve muğlaklığın hat
safhada olduğu bu kriz döneminde yeni normaller oluşuyor, hayatımız değişiyor.
Ancak, birçok şeyin değiştiği bu dönemden sonra da liderlik, tahsilat, nakit
akışı yönetimi, katma değer yaratma, verimlilik, etkinlik, geleceğin
tasarlanması iş insanlarının gündeminde kalmaya devam edecek.
İşte bu yüzden, krizi fırsata çevirebilen yarınların başarılı
şirketleri geleceği tasarlama fikrini taşıyan, yol haritalarını sürekli
yenileyen, değişimin gereği dönüşümü şimdiden başlatabilen şirketler olacaktır.
İyimser taraftan baktığımızda, hayatını belirsiz ortamda iş
yaparak geçiren ve kaos ortamında iş yapabilme kasları kuvvetli Türk sanayicisi
ve üreticisinin bu değişime ayak uydurma ve krizi fırsata dönüştürme şansının
daha yüksek olduğu söylenebilir. Ancak, bu kaslarımızı kuvvetlendiren bazı alışkanlıklarımız
aynı zamanda en hassas yanımız. Artık, şirketlerimizde güncelin içinde boğulan
değil 360 derece ve derinlemesine düşünebilen, ağacı değil ormanı görebilen, teknoloji
ve dijital dünyayı kucaklayan, bildiğini sanan değil öğrenen, öğrenen
organizasyona inanan, öğrendiğini günceline yansıtan, eski köye yeni adet
getiren, merkezine emtia üretmeyi değil değer yaratmayı koyan, direnci yüksek lider
ve ekiplere ihtiyacımız var. Çünkü dünkü bilgi ve deneyimlerimizle
yarınlarımızı doğru şekillendirebilmemiz artık mümkün değil.
Özellikle bu tür zamanlarda sürekli başkalarından fayda
bekleyen patron şirketlerindeki edilgen yapılarımız, krizle mücadelede yetersiz
kalmaktadır. Bu sıra dışı krizi sıradan, bildiğimiz yöntemlerle fırsata
çevirebilmek mümkün olmayacaktır. Bu noktada doğru liderlerin önderliğinde tüm
ekibin aktif olması ve proaktif çözümleri araştırması gerekmektedir. Kuvvetli
kaslarımız ancak bu nitelikteki liderler ve ekipler sayesinde krizi fırsata
dönüştürmemize imkân verecektir.
Fason hizmet vererek birkaç büyük müşteri ile yıllık üretim
kapasitelerini dolduran ve düne kadar mutlu olan devasa şirketlerimiz bu krizde
sipariş azaltan, iptal eden ve öteleyen müşterilerinden dolayı üretimlerini
durdurma noktasına gelmiştir. Hazır giyimde sadece Mart ayında bile ürünlerin
yüzde 30’u yüklenememiş, 400 milyon dolara varan bir gelir elde edilememiştir. Bu
kriz hepimize müşteri segmentasyonu, nihai müşteriye ulaşma, markalaşmayla
birlikte satış ve gelir yaratma kaslarımızı da geliştirmek zorunda olduğumuzu
öğretmiştir.
Birçok şirketin 2020 bütçelerinde hedef revizyonuna gideceği
bu dönemde yaşadıklarımız karşısında Peter Drucker’ın “Problemlerden çok
fırsatlara odaklanın” ilkesini Türk sanayicisinin dikkate alma zamanı
gelmiştir.
E-ticaret ve özellikle sınır ötesi e-ticaret (e-ihracat) Türk
üreticileri için yeni bir fırsat kapısıdır. Olabildiğince çok sayıdaki üretici
firmamız ile kendi ürettiğimiz ürünlerimizi dijital kanallarda (mümkünse kendi
markaları ile kendi web sitelerinde, yurt içi ve dışı dijital pazar yerlerinde),
araya hiçbir aracı sokmadan final müşteriye satabilecek dijital dönüşüm kaçınılmazdır.
Türkiye’de perakendede e-ticaretle yapılan işin, sektörün
toplam cirosunun % 4-5’i civarında olduğu dillendirilmektedir. Bu oran (gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde % 12-15 aralığındadır. Bu oranlar Covid-19 etkisiyle
tüm dünyada hızla artmaktadır. Şubat ayından bugüne sadece Alibaba’da bile günde
30 bine yakın e-mağaza açılmıştır. Türkiye ve dünya pazarları arasında farkın
büyük olması, fırsatın da büyüklüğünü göstermektedir. Üretime dayalı
tesislerimizi ve iş modellerimizi e-ticaretle tanıştırıp, sadece emtia üretir
olmaktan çıkararak daha fazla değer üretir hale getirir isek, bu savaştan
başarı ile çıkacağımız aşikârdır.
Bu dönemde özellikle gıda, bilişim teknolojileri, kimya, e-ticaret,
lojistik, perakende, sağlık ve ihracata dayalı sektörlerdeki şirketler için
yeni fırsatlar oluşmuştur. Bu sektörlerin yanında online eğitim, uzaktan tıp
hizmetleri ve medikal endüstri, internet fuarcılığı gibi birçok yeni iş
fırsatları da ortaya çıkmıştır. Dünyanın en büyük fuarlarından 127. Kanton
Fuarı’nın (Çin İthalat ve İhracat Fuarı) bu yıl ilk kez internet üzerinden
düzenlenecek olması Covid-19 sonrasında fuarcılık anlayışının da dijitale
kayacağının çok kuvvetli bir işaretidir. Bir süre sonra hantal fuar
hazırlıkları ve ziyaretleri de tarihe karışacak, bu kanalda da e-pazarlama yeni
bir boyut kazanacaktır.
Şirketlerimizin yarınlarını öngörerek değil, yaşayarak
şekillendirmeye çalıştığımızda geleceğin maliyeti katlanamayacağımız boyutlarda
olacaktır. Hayatta kalmak ve sağlıklı büyümek için kuvvetli kasımız olan üretim
becerimizi asimetrik etki yaratacak şekilde dijital dönüşüm ve e-ticaretle
buluşturma vaktimiz gelmiştir. Başarının sırrı stratejik düşünebilmektedir. Sun
Tzu’nun MÖ 5.yy’da söylediği gibi “Taktik olmadan strateji, zafere giden en
yavaş yoldur. Strateji olmadan taktik, yenilgi öncesi yapılan gürültüdür.”