CHP Merkezefendi Belediyesi Meclis Üyesi
Cihan Saraçoğlu, Merkezefendi Belediyesi Eylül ayı Meclis Toplantısı 2.
Birleşiminde söz alarak Meclis dışı bir öneride bulundu.
Saraçoğlu,‘‘Büyükşehirlerde örneklerine
sıkça rastladığımız dikey yapılaşma, şehrin mimarisine ve silüetine zarar veren
ve insanları yalnızlaştıran, doğayla bağını koparan bir yerleşim modelidir.
Oysa Yatay yapılaşma, doğayla içiçe olmak için fırsat sunmakta ve birçok
sorunun çözümünü beraberinde getirmektedir. Bunların başında tarihi değerleri
olan bölgelerde dokuyu korumak, doğal
kaynakların ve jeolojik alanların daha etkili kullanılması gelmektedir.’’ dedi.
YATAY MİMARİ TÜRKİYE’YE DAHA UYGUN
Saraçoğlu, ‘‘Dikey yapılaşmanın ekonomik ve
ekolojik savunusunu yapmak giderek zorlaşmaktadır. Dikey yapılaşmanın
üretilmesinde ve kullanımında aşırı enerji tüketimi ile “çevreci” olmadığı,
yatay yapılaşmaya göre daha büyük riskler taşıdığı çok kez ortamlarda tartışılmaktadır.
Asıl sorun bunların doğru konumlanmaları ve nitelikli tasarımıdır. Dikey
yapılanmalar ile, geleneksel çevreleri, doğal kaynak ve verileri yok etmek
yanında,yeni kentsel alanları da çirkin bir tek düzelikten kurtaramıyoruz.’’
diye ifade etti.
Saraçoğlu, sözlerine şu şekilde devam etti:
‘‘İster özel, ister kamu eliyle
gerçekleştirilsin, toplu yapı üretimi, tasarıma öncelik vermeyen, tasarım
kültürüne sahip olmayan ellerde sorumsuzca kentlerimizi ve doğayı
tüketmektedir. Buna altyapı, ulaşım, iletişim, açık alan, rekreasyon, sağlık
hizmetlerindeki yetersizlikleri de ekleyecek olursak, ne kadar niteliksiz
kentsel çevrelerde yaşamakta olduğumuzu anlamalıyız.
Uzun süredir TOKİ eliyle sürdürülen
kimliksiz yapı üretimi, savaşlar sonrasında Avrupa’nın alelacele başvurduğu
niteliksiz yapılaşmanın benzeridir. Bu süreçte Özel sektörün yarattığı iskan
siloları da, kullanılan tüm kozmetiğe karşın bunlardan farklı değildir. Bunlar
kent oluşturmuyor; hane halklarını birbirinden ayırıyor, insanları kaynaştıran
bir kültür yaratamıyor.
Yüksek katlı yapılar, insanda izole
edilmişlik hissi yaratmakta, insanları
birbirinden uzaklaştırmakta ve komşuluk ilişkilerini gittikçe zayıflatmaktadır.
Yatay mimari olarak düzenlenen yerleşmelerde ise toprakla temas halinde olmak
insanlara hem huzurlu, hem de sağlıklı yaşam olanakları sunmaktadır.
Günümüzde, plansız yatırımlarla şişirilen
konut balonu bir kalkınma göstergesi olarak gösterilmektedir. Oysa ülkemizde
gelinen durum, ekonomik bunalımın öncü habercisidir. Talepteki hızlı daralma ile ekonomide
yaşanan olumsuzlukların en fazla etkilediği sektörlerin başında inşaat sektörü
gelmektedir.
Az katlı konut çevreleri tasarımı ve
uygulamaları, gelişmiş ülkelerde neredeyse bir asırlık bir deneyim birikimi
oluşturdu. Bu nitelikteki şehir çevrelerine ilişkin ekonomik, teknolojik,
sosyal ve kültürel değerlendirmeler büyük ölçüde olumlu görüşler sunmaktadır.
KİŞİYE ÖZEL VE RANTA DAYANAN PLANLAMA
KARARLARINA HAYIR.
Bugüne kadar bölgemizde yapı yoğunluğu
yükseltilerek ve anlamsız kat artışları verilerek yaratılan imar rantı
kararları ve planlar ile kişilere özel olanaklar sağlanmaya çalışılmıştır.
Plan tadilatları ile yapılan imar yoğunluğu
ve kat artışı kararları haksız kazançlara neden olmuştur. Bu nedenle kamu
vicdanını rahatsız eden, kişilere özel olarak alınan bütün yanlış planlama kararlarına, Merkezefendi
Belediyesi olarak kararlılıkla son vermek istiyoruz.
Çalışma dönemimizde, Merkezefendi Belediyesi
olarak, sizlerin destekleri ile kamu yararı adına yapacağımız doğru işlere
odaklanmak istiyoruz.
SONUÇ OLARAK ;
Gelecek kuşaklara bırakmak istediğimiz daha
yeşil, daha yaşanılabilir, sağlıklı bir
Merkezefendi’yi kurmak istiyoruz. Bu evrensel ilkeleri herkesin
kendisine görev Kabul etmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu
nedenlerle, daha yaşanılır bir Merkezefendi için elimizden gelen herşeyi
yapacağımıza inanmanızı istiyorum. Tüm meclis üyesi arkadaşlarım, üyesi olduğum
meslek örgütüm TMMOB Mimarlar Odası, tüm sivil toplum örgütleri ve duyarlı tüm
Denizli’lerden bu konularda destek istiyorum.’’