DGC’de yapılan toplantıda Mehmet Sarıca konuşmasında şu
sözlere yer verdi, ‘‘ Kentimizde ciddi ekolojik tahribatlar yaşanmaktadır.
İlimizin her ayrı bölgesinde sermaye ve rant adına doğa hakkı ihlalleri
gerçekleşmektedir. Büyük Menderes nehri her geçen gün daha fazla
kirlenmektedir. Sulanan topraklarda tarım yapılamaz hale gelmekte yetiştirilen
gıdalar kirlenmektedir. Endüstriyel atıklar, kentsel atıklar ve kanalizasyon
sorunları, tarım ilaçları gibi etkenler sularımızı/besinlerimizi
zehirlemektedir. Dahası Sarayköy ve çevresine yapılan onlarca Jeotermal Enerji
Santrali’nin (JES) havaya saldığı zararlı atıklar (H2S, CO2 vb.), doğrudan B.
Menderes’e deşarj edilen veya yüzeysel yapılan re-enjeksiyona bağlı toprağa
karışan akışkanlar (Bor, Arsenik, Kadmiyum vb. ağır metaller) yeni kirlilik
kaynakları olmuştur. Proje aşamasında olan Dinar Kömürlü Termik Santrali de B.
Menderes’in hem suyunu kullanarak, hem sıcak suyu nehre deşarj ederek hem de
havaya saldığı zararlı gazlar ve toz partikülleri ile B. Menderes Havzası için
ciddi tehdittir. Tüm bunların sonucunda insan sağlığı ciddi tehdit altındadır.
Bir başka büyük sorun ‘Hava kirliliği’dir. Çevre Durum Raporu’nda (2018), Denizli’de birinci öncelikli çevre sorunu hava kirliliği olarak gösteriliyor. Kış sezonu ortalama PM10 değerlerinin hava kalitesi indeksine göre sınıflandırılması sonuçlarına göre “3-hassas” sınıfında olup en kirli iller arasında 7. sıradayız. Yıl içerisinde en fazla sayıda kirlilik limitinin aşıldığı yerler arasında ne yazık ki Denizli 5. sırada. Raporda, hava kirliliğine bağlı olarak kanser, felç, kalp yetmezliği, kalp krizi, koah, astım, çocuklarda akciğer bozuklukları yaşandığı rakamlarla sabitlenmiştir. Dahası çoğu gelişmiş ülkede yasaklanmış olan Kömürlü Termik Santralleri için yeni projelerin Denizli’de (Tavas/Avdan) yaşama geçirilmeye çalışıldığını da ekleyelim.
Altyapı çalışmaları bitmek bilmemiştir. Kentsel dönüşüm
deyip kentimiz bir yıkım abidesine dönüştürülmüştür. İmar barışı büyük
olumsuzluklar getirmiştir. Çarpık kentleşmenin sürekliliği anlamına gelen bu
uygulama ile bütüncül planlama yok sayılmıştır. Birinci derecede deprem bölgesi
olan ilimizde imar barışı uygulamaları ile toplum güvenliği ihlal edilmiştir.
Tarihi, kültürel ve tabiat varlıkları yok edilmektedir.
Çamlık Seyir Tepesi rekreasyon alanı, Honaz tüneli, Zeytin yaylası, Teleferik
projesi, Çardak-Gemiş’te mermer ve maden ocakları ile ormanlar katledilmiş,
tarihi ardıç ağaçları dahi yok edilmiştir. Kültürel varlıklarımıza hürmet
edilmemiş, kentin belleği silinmiştir. Daha önce yıkılan Cumba evler ve
Ulucami’ye, Kız Meslek Lisesi, Tripolis, Hierapolis, Laodikya, Colassea vb.
antik kentlerimize sahip çıkılmamıştır.
Yaban hayvanlarının barınma, beslenme ve su hakları gasp
edilmiştir. Kentsel dönüşüm ve rekreasyon çalışmaları (Seyir Tepesi projesi,
İncilipınar Nihat ZEYBEKÇİ Kültür Merkezi, Honaz Tüneli vb.) adına ormanları ve
yaban hayvanlarının yaşam alanları yok edilmiştir. Endüstriyel atıklar,
sazlıkların kesilmesi ve kontrolsüz avcılık ile Çürüksu vadisi, Acıgöl, Işıklı
ve Süleymanlı göllerindeki yaban hayat yok edilmiştir.
Doğanın yaşam alanlarının savunucusu olan bizler doğayı esas
almaktayız. Ekosistemi yok eden saldırılara karşı “Ekolojik Bir Yönetim”
anlayışı için aşağıda yer alan ilkelere uyulması görüşündeyiz:
1-) Her türlü faaliyette doğa yararı esas alınmalıdır.
Oluşabilecek tahribat ve yıkımların yaşanmaması için üstün çaba sarf
edilmelidir. Toplumun kent yönetimine katılma mekanizmaları biran önce
yaratılmalıdır.
2-) Kentin belleği yol göstericimizdir. Geçmiş kimliğimizi
oluşturan değerlere sahip çıkılmalıdır. Tarihsel birikimlerimize, kültürel
varlıklara; dil, din, inanç ve göreneklere sahip çıkılmalı, korunmalı ve
geliştirilmelidir.
3-) Tarım ve gıda politikalarında kendi kendine yeterlik
ilkesi esastır. Toplumun gıda güvencesi her zaman ön plandadır. Tarımsal alanda
oluşan sorunların bertaraf edilmesi, doğru tarımsal tedbirlerin alınması,
sulama sorunlarının giderilmesi hassasiyet gösterilecek konulardır. Bu alandaki
enerji üretimi kaynaklı tehditlerin yok edilmesi için gayret gösterilmelidir.
4-) Ortak yaşam alanlarına sahip çıkılmalı, jeolojik miras
korunmalıdır. Su, nehirler, ormanlar, koruluklar, meralar, yer altı-yer üstü
varlıklara sahip çıkılmalıdır. Pamukkale, Karahayıt, Kaklık mağarası, Kısık
kanyonu, Yenicekent kaplıcaları vb. jeolojik miraslar korunmalıdır.
5-) B. Menderes havzası üzerinde yaşanan her türlü
kirliliğin engellenmesi için tüm hukuksal ve yasal yollar denenmelidir.
Belediyeler kanalizasyon atıklarını nehre bırakmamalı, nehrin temizliği,
havzanın doğasının korunması için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır.
Özellikle JES ve HES`lerden kaynaklı doğa tahribatı tarımın ve insan sağlığının
büyük tehdit unsurudur. Bu konuda her türlü bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.
Kentsel dönüşümü, rant ve bölüşüm olarak görmeyen, toplu
taşımacılığı her zaman önceleyen, çevre sorunlarına azami duyarlı olan, yeşil
alanları ve vadileri imara açtırmayan bir anlayışta olmalıyız.
Doğaya saygılı ekolojik bir kentin yolu, doğa ve toplum
yararını esas alan politikalardan geçmelidir.