n
“Beyaz adam geldiğinde,
bizim topraklarımız, onların ellerinde İncil vardı. İncil’i verip bizi
uyuttular; gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde, topraklarımız
onlardaydı”
Jomo Kenyatta
Biz toprağın üstünü işleyen ve hayatını bu şekilde idame
ettirenler için bir ihtimal daha var mı?
Gelin bu hafta yeniden madeni konuşalıbirlikte cevap bulmaya
çalışalım.
MAPEG'in sayfasında son açıklanan 179.grup ihale edilecek
sahalara harita üzerinde baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hemen
hemen her köşesinin, köyünün/mahallesinin köstebek misali eşileceğini görmek
mümkün.
Hali hazırda tarım ve hayvancılık yapılan yerler olunca,
büyükşehir belediye kanunu ile elini kolunu bağlayıverdiler çiftçilerin. Hiçbir
yasa boşuna değil, bilin isterim. İthal edilmesi öngörülen birçok tarım ürünü
de gümrük indirimli ya hani, hah onunda tam olarak sebebi bu, çünkü artık küçük
aile işlemleri yok hükmünde.
Yakın bir gelecekte köy/mahalle sakinleri birer birer
topraklarını terk edip hayvancılık yapmaktan da vazgeçmeye zorlanacak ya da
bedeli(!) ödenip elindekini gönül rızasıyla teslim edecek çiftçi.
İşin aslı şu ki; konunun uzmanı bulmak bir hayli uzun sürünce
soru işaretleri ile doluydu. Şunu itiraf etmeliyim ki; toprağın üstünü işleyen
bizlerin toprağın altından kazanç elde etmek isteyenler ile aynı dili konuşması
zor. Bu nedenle
DİRENİŞ Mİ? BOŞUNA ZAHMET GÖRÜLÜYOR!
Geçtiğimiz yıl ihalesi ve ruhsatlandırması yapılan 140.grup
maden arama sahası koordinatlarından yola çıkınca bugün bağcılık yaptığım,
doğup büyüdüğüm,.. vefat eden yakınlarımı bağrına yatırdığım toprağın
önümüzdeki 5 yıl içinde tarumar edileceğini bilmek, 10 yıl gibi bir zamanda da
söz konusu köylerin adlarının anılarda kalacak olması bir hayli can sıkıcı..
Yalnız şunu açıklığa kavuşturmak gerekiyor ki cevaplarımızı birlikte bulmuş
olalım.
Artan nüfus, artan sanayi..için gerekli olan enerji Türkiye'de
yenilebilir enerji kaynakları değil uzun yıllardır HES ile çözülmektedir. Yap
işlet devret modeli ile yürütülen bu yatırımlar için ihaleler açılmaktadır. Son
yıllarda özelleştirmeden nasibini aşan enerji sektörü için söz konusu ihale
şirketlerinin bazılarının çalışma alanlarına baktığınızda madencilik
faaliyetleri olduğunu da artık görmek mümkün.
Kenya Devlet Başkanı Jomo Kenyatta'nın paylaştığım sözü tam da
burada devreye giriyor. HES için gelip arazi taraması yapan bu maden şirketleri
yüzey kadar toprağınderinlerinde de faal olmak için köylüyü iyi bir taramadan
geçirip kendi hesabına arazi almaya başlıyor. Hal böyle olunca temel atma
töreni ile birlikte değerli maden planını da devreye sokmuş oluyor. Çiftçiyi
uyandırmadan, sezdirmeden süren bu süreçte sondaj kuyuları açılmaya başlanıyor.
Sonra mı? Tesbiti yapılan alanlar genişletiliyor.
Örneğin dekarı 100 TL'den ufak ufak alınan araziler bir şekilde
altındaki madeni dillendirilen ortamlarda iştahını başkalarının da
kabartıveriyor. Köylünün elinde sadece çiftçilik yapanların tuttuğu ya da bir
avuç aile işletmesinin işlediği bir kaç yüz/bin dekar kalıyor. Yalnız köylüde
bir uyanma başlıyor, huzursuz oluyor.. Yine de geç kalıyor. 10-15 yıl geçmiş
oluyor, HES bitmiş, işletmeye başlanmışken bir de bakıyorsunuz ki en düşük
dekar fiyatı 60 bin TL olmuş.
Şöyle diyor Uzman arkadaş;
-Köyler yok olacak tamam da ne olacak ki bir kaç yüz işletme
açılır, nüfus çoğalır, çiftçi işçi olur.
-Aç kalacak insanlar, üretim durmamalı!
-İthalat ile doyarız, illa çiftçi mi olmak gerekiyor?
Akkent'te 1960'lardan sonra kurulan meyve suyu fabrikasını
örnek gösterdim. Neredeyse 10-15 yakın köyün gençlerini istihdam eden bir
tarımsal işletme..burası.
Kirlenen su ve toprak, bozulan coğrafik dağ, tepe..kesilen
ormanlar, değişen iklim çok da önemli değil. Zira diğer ülkenin maden de
hammadde sağlayacağısı olarak elde edilen gelir tarımsal gelirin kat be kat
üstünde…
Sözün özüne gelince ülkem toprakları işgal altındadır. İşgal
ise sadece top ile tüfek ile yapılmaz!
n. aydemir
26 Mart 2021 - Çal /Denizli [email protected]
Kaynak : http://www.mapeg.gov.tr