Geçtiğimiz Salı Günü Pamukkale İlçesi İncilipınar Mahallesinde boşanmak üzere olduğu Uğur Kurban tarafından çeşitli yerlerinden hunharca bıçaklanan Hafize Pamukkale Üniversitesi Hastanesinde yaşam savaşı veriyor. Yoğun bakımda olan, ailesinin ve doktorların verdiği bilgiye göre Hafize’nin durumunun ciddiyetini koruduğu ve hiç tepki vermediği söyleniyor. Denizliekspres Haber olarak Hafize’nin saldırıya uğradığı olay yerine gittik ve görgü tanıklarıyla konuştuk. Hafize’nin beklide şu an yaşamasına sebep olan ve olay anında kan kaybını önlemek için elleriyle Hafize’nin boğazına tampon yapan Rasim Doğan’la görüştük. Doğan, olayın hala şokunda, konuşurken elleri ve sesi titriyor. Mahallede olaya tanık olan küçücük çocuklar ise, olayı ise sanki film izlemiş gibi anlatıyorlar. Bu olaya tanık olan mahalle sakinlerinin acil olarak psikolojik desteğe ihtiyacı var.
“ABİ BEN ÖLÜYORUM BENİ KURTAR”
Olayın görgü tanığı Rasim Doğan, “Öğlen saatlerinde evimde çocuklarımla otururken bir çığlık sesi geldi. Ben balkondan hemen atladım indim, çocuk çarpıldı sandım önce, baktım ki kadının biri yerde yatıyor. Adamın biri de küfür ederek gidiyor. Kadına ilk müdahaleyi en yaptım, çünkü çok kan kaybediyordu. Elimle boğazına tampon uyguladım. Hafize, ‘Abi beni’ kurtar diyordu sürekli, ben Hafize’nin sakin olmasını ve susmasını, onu kurtaracağımı söyleyerek, sakin olmasını istedim. Ambulans çağırın diye bağırdım bir taraftan ancak ambulans çok geç geldi. O gün mahallede de Pazar vardı, ambulans olay yerine girmekte zorluk çekmiş olabilir. İnsanlarımız ambulans sirenlerine duyarlı olsunlar. Hepimizi çocuklarımız var, herkes birbirine karşı duyarlı olsun. Ben olayı asla unutamıyorum. Burnumdaki kan kokusu hala gitmedi. İnsanlar bir çığlık bile duysa çıksın bir baksın. Çok üzgünüm, inşallah Hafize kardeşim yakın zamanda sağlığına kavuşur” diye konuştu.
NİLGÜN AKKUŞ; BİZE NE ZAMAN SIRA GELECEK
Mahalle sakinlerinden Nilgün Akkuş, görgü tanıklarından biri, olay anında Hafize’nin sesini duyduğunu ve olay yerine koştuğunda gördüğü manzara karşısında kanının donduğunu söylüyor. Akkuş, gördüklerini hala unutamadığını ve olayın etkisinden kurtulamadığını söylüyor. Akkuş kadın cinayetlerine dur deme zamanının geldiğini anlatırken de, “Sıra bize ne zaman gelecek?” diye soruyor.
AKKUŞ; HAFİZE DAHA ÖNCE DE ŞİDDET GÖRMÜŞ
Akkuş, “Her gün yaşanan bu olaylardan sonra insan en yakınlarından, kendi eşinden bile şüpheleniyor. Paranoyak bir toplum olduk. Buradan yetkililere sesleniyorum, bu katliamlar, bu cinayetler, kadına şiddet artık son bulsun. Sokağa çıkamaz olduk, tek başımıza sokakta dolaşamaz olduk. Hafize kızımızın olaydan iki gün önce eşi tarafından çok kötü bir şekilde darp edildiği söyleniyor. Ben balkondaydım o gün eşi tarafından darp edilirken sesleri duydum daha sonra Hafize koşarak kaçıyordu, ben arkasından gördüm, meğerse Hafize’ymiş. Sağlık raporu alıp eşinden şikayetçi olmuş, daha sonra da şikayetinden vazgeçmiş. Böyle durumlarda anında gereken yapılmalıydı. Kadınlarımız çoğu zamanda korkusundan vazgeçiyor şikayetinden. Kadına, çocuğa yapılan şiddete en ağır cezaları vermelidir” diye konuştu.
BABA MUSTAFA BALIK; KIZIMI BU HALE GETİREN ŞAHISA EN AĞIR CEZA VERİLSİN
Geçen hafta Salı gününden bu yana Pamukkale Üniversitesi Hastanesi yoğun bakım ünitesinde yatan Hafize’nin hayati durumu hala ciddiyetini koruyor. Bir an bile kızının yanından ayrılmayan annesi Huriye ve Babası Mustafa balık yaşam savaşı veren kızları için gözyaşı döküp dua ediyorlar. Denizliekspres Haber’e kızının uğradığı saldırıyı anlatan baba Mustafa Balık, “Kızımın başına gelenler, hiç kimsenin başına gelmesin. Yaşadıklarımız çok acı, Allah böyle bir acıyı kimsenin başına vermesin. Kadınlarımıza, kızlarımıza yapılan bu katliamlara son verilsin. Bu saldırıyı kızıma yapan kişiye de en ağır ceza verilsin” dedi.
EN ACISI DA, MAHALLEDE OYUN OYNAYAN ÇOCUKLARIN DURUMU
Emine Bulut cinayetinin ardından, Denizli’de vahşice saldırıya uğrayan Hafize için İncilipınar halkı sessiz kalmadı. Görgü tanıkları sesi duyar duymaz olay yerine koştu. En acısı da mahallede oynayan 7-8 yaşlarındaki çocukların bu olaya tanık olmalarıydı. Görgü tanıklarıyla konuşurken, “Biz de konuşmak istiyoruz” diye bağıran çocuklar. Biz çocukları yanımızdan uzaklaştırmak isterken bir tanesi bağırıyor, “Ben ne gideyim, sağlık ocağına ben gidip haber verdim. Sağlık ocağından doktorları, hemşireleri ben getirdim” diyordu. Bütün bu yaşananlar gelinen noktanın ne kadar acı bir durum olduğunu gösteriyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİR AN ÖNCE İMZALANMALI
İstanbul sözleşmesinin önemi bir kez daha anlam kazanıyor bu arka arkaya yaşanan vahşice katliamlardan sora, bir an önce İstanbul sözleşmesi imzalanmalı ve şiddet karşısında verilen cezalar caydırıcı olmalıdır.