Bugünkü yazım bir film ile, 1977 yılı Türk yapımı bir
sinema filmi ile başlasın; “Aslan
Bacanak” ile…
“Aslan Bacanak”;
başrollerinde büyük ustalar, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın rol aldığı ve bu
ikilinin hemen her filminde olduğu gibi izleyici gülmekten kırıp geçiren ve yer
yer düşündüren filmlerden biri… Filmin kısa konusuna geçmeden,8 Mayıs 2015
günü, dünyaya elveda diyen usta oyuncu Zeki Alasya’yı rahmetle anmadan
geçmeyeyim.
Filme dönersek;
Zeki ve Metin, her ikisi de dolmuş şoförleridir ama Metin,
mahallenin kabadayısı ve bir nevi namus bekçisidir de… Güzeller güzeli kız
kardeşi ile yalnız yaşamaktadır. Aptal âşık rollerini mükemmel oynayan Zeki
Alasya, bu filmde de karşımıza benzer tiplemeyle çıkar ve Metin Akpınar’ın
güzeller güzeli kız kardeşine söz yerindeyse çarpılır. Ve buluşabilmek için,
normal yolların dışına çıkarak, çatılardan ulaşımı seçer. Kimselere görünmeden,
çatılardan çatılara geçmek suretiyle, sevdiği kızın evine gider defalarca…
Elbet ki, çatından düşme tehlikesini ve yakalanma risklerini sürekli yaşar.
Böyle anlardan birinde, terasında çamaşır asan bir teyzeye yakalanır, ancak onu
mahalleli çatı canavarı zanneder. Ve hikâye, mahallelinin, çatılarda canavar
avlamasına dönüşür. Hatta bir isim dahi bulunur; “Kasımpaşa Canavarı”…
Futbola geçelim;
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) 1. Ligde şampiyonluk
düğümü çözüldü. Hem de son maçın son dakikasına kadar, izleyenler bir
değişiklik olur mu diye de beklediler. Neticede Adana Demirspor 27, Giresunspor
ise 44 yıl aranın ardından Süper Lige adlarını yazdıran ekipler oldular; tebrik
ediyorum. TFF 1.Ligi, Adana Demirspor ve Giresunspor ile aynı puanda bitirmesine
rağmen averaj ile üçüncü olan Samsunspor, İzmirli Altınordu ile, dördüncü
bitiren İstanbulspor ise İzmirli Altay ile yarı final maçları oynayacak ve
buradan da bir ekip, Süper Ligin yolunu tutacak. Gönlüm elbet ki,
Altay-Altınordu finalinden yana…
Ancak, ben bu yazımda, sizleri TFF 1. Ligin son
maçlarından olan Menemenspor-Adana Demirspor maçına, daha doğrusumaçın hemen
başına götürmek istiyorum. Evimde, yayıncı kuruluşun kanalından maçlar arasında
gezinerek izlemeyi düşünürken, önce Menemen’e bağlandım. Maçın başlamasına on
dakika kadar vardı ve kameralar sadece stadın içini değil, ulaşabildikleri
kadar dışını da göstermeye gayret ediyorlardı.
Menemen İlçe Stadına gitmeyenler için kısaca bilgilendireyim.
Eskiden tren istasyonu olan, İzban durağının hemen dibinde küçük, butik bir
stat. Ve hatta on yıl öncesine kadar da suni çim olan, tribünleri şimdiki
şekliyle olmayan ve sadece amatör müsabakaların oynandığı bir stattı. Ancak
Menemenspor’un; ki, o zamanlar adı Menemen Belediyespor’du, önlenemez yükselişi
ile acilen dönemin belediye başkan ve yönetimi, mevcut stadı hızlıca revize
ettiler ve profesyonel maçların oynanabilmesinin önünü açtılar. Ancak takım, TFF
1. Lige yükselince, mevcut stadın bir kez daha ve detaylı gelişimi gerekti.
Hatta bu sürede Menemenspor ilk birkaç iç saha maçını da İzmir Atatürk Stadında
oynamak zorunda kalmıştı.
İşte bu butik ilçe stadının, bir kale arkasında sıradan
evler var ve yedi, sekizinin balkonlarından, teraslarından ve hatta
çatılarından çim sahayı çok yakından görebiliyorsunuz. İzmir Atatürk Stadının
kale arkası tribününden, inanın bana, kat be kat daha yakınsınız sahaya…
Kameralar, buradaki evleri gösterirken, yayıncı kuruluşun
anlatıcısı da, Adana’dan otobüslerle, yüzlerce taraftarın şehre geldiğinden bahsetti
önce… Sonra da çatıların veya olası terasların, bazı taraftarlarca
kiralandıklarından… Bu konuşmaları bizler ekranlarımızdan dinlerken, ekrana da,
sözünü ettiğim çatılar geliyordu ki, gerçekten de, kiremitlerin üzerinde
onlarca kişi, rahat edebilecekleri konumlar arıyor, çatıdan çatıya
atlıyorlardı. Tıpkı, yazının başında hatırlattığım “Kasımpaşa Canavarı” gibi…
Stada girebilenler ve TFF’nin, tribünlerdeki sayı
kontenjanını kat kat aşanları geçtim, stada giremeyip, stadın etrafına
çöreklenenleri geçtim. Bu çatılardakine ne demeli?
Hani salgın önlemleri? Nerede sokağa çıkma yasakları? Kurallar?
Kanunlar?