Türkiye gündeminde yerini alan imar barışı konusundaki düşünülmeyen ve öngörülemeyen çok önemli problemlerden birinin bu affın kısa ve uzun vadede neye sebep olacağının hiç tartışılmaması olduğuna dikkat çeken İnşaat Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı Şevket Murat Şenel, “Yayınlanacak af yasasının şehirlerimizde imar kirliliği oluşmasını önlemek ve yarınlara yaşanır kentler bırakmak yönünde de kırmızı çizgileri olmalı. İmar affı, orantısız emsal artışları ile rant peşinde koşanların sığındığı ve aklandığı bir yasa haline gelmemeli ki gerçek bir imar barışı tesis edilebilsin” dedi.İnşaat Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı Şevket Murat Şenel, imar affı konusundaki çekincelerini şu sözlerle dile getirdi;“Yaklaşık bir aydan beri basında ve sosyal medyada imar barışı ya da pek çoğumuzun ifade ettiği şekliyle imar affı konusunu konuşuyoruz. Konuştuk ama bugüne kadar elimizin altında net ve somut bir taslak ya da metin yoktu. Basın mensupları, meslektaşlarımız bize sordular ama dedikodular ve duyumlar üzerinden bir değerlendirme yapmayı da doğru bulmadık. Geçen hafta sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile Denizli Ticaret Odasının ev sahipliğinde bir araya geldik, muhtemel bir imar affının sebep olacağı olumsuzluklar konusunda pek çoğumuzun hemfikir olduğunu gördük ama elde somut bir tasarı olmadığı için net bir fotoğraf çekme imkanı bulamadık. Bugün itibari ile artık elimizde bir metin var. 30 Nisan tarihli kanun tasarısının 16. Maddesinde imar affıyla ilişkili hususlara yer verilmiş. Fakat adına ister imar affı densin, ister imar barışı densin, bu konuda oldukça somut endişelerimizin olduğunu ifade etmemiz gerek.KAPSAMI, HEDEFİ NEDİR?Herşeyden önce bu imar affının amacının ve hedefinin ne olduğu, hangi durumları ve hangi tür yapıları kapsayacağı konusunda ciddi bir belirsizlik var. Hiç bir şekilde ruhsat almamış yapılar ile inşaat ruhsatı alıp, bir takım problemlerden dolayı iskân alamamış yapıları aynı kefeye mi koyacağız? İskânı aldıktan sonra yapılan kaçak kat veya katlar da affedilecek mi? İmar kirliliğine sebep olan ve yapının ruhsat almasına engel olan hangi durumlar af kapsamına alınacak? Bu konuda bir ölçü ya da kriter var mı? Bu ve benzeri pek çok sorunun cevabı yok. Mevcut tasarı ne yazık ki bütün ruhsatsız yapıları kapsıyor görünüyor. Kanunun uygulanmasına yönelik yönetmelik ve yönergelerin ilanından sonra bu konu biraz daha netlik kazanır mı bilemiyoruz.YÖNTEM NE OLACAK?Diğer bir sorun ise imar affının nasıl uygulanacağı konusundaki belirsizlik. 1984 yılında imar affı yürürlüğe girdiği zaman ortaya çıkan büyük iş yükünün altından kalkılabilmesi için yeminli özel bürolara yetki verilmiş, devlet neyi affettiğinin kaydını tutmak için ciddi bir zaman ve emek harcamak zorunda kalmıştı. Bugün ülkenin doğusundan batısına milyonlarca yapıyı ilgilendirecek bu af yasasının nasıl bir yöntemle uygulanacağına dair daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Tasarı yasalaştığı taktirde milyonlarca yapının ve bağımsız bölümün af kapsamına gireceği anlaşılıyor. Konuşulan rakamlar doğru ise sadece belediyelerin imkânları ile bu işin altından kalkılabilmesinin, milyonlarca bina ile ilgili tespitlerin yapılabilmesinin mümkün olmayacağını görmeliyiz. Bu işin yöntemi nasıl olur diye düşünmeden, işleyişe ilişkin sorunlara kafa yormadan çıkarılacak bir affın, yarısından fazlası ruhsatsız binalardan oluşan belediyelerimize getireceği iş yükünü hayal bile edemiyorum.SONUÇLARI ÖNGÖREBİLİYOR MUYUZ?İmar affı konusundaki düşünülmeyen ve öngörülemeyen çok önemli bir diğer problem ise bu affın kısa ve uzun vadede neye sebep olacağının hiç tartışılmaması. Ne yazık ki bugün çözmeye çalıştığımız problemlerin neredeyse tamamı, dün önümüze çözüm diye getirilen düzenlemelerden oluşuyor. Ben şahsen yeterince konuşmadan, tartışmadan, ölçüp-biçmeden çözüm diye apar topar ilan edilecek bir affın, kentlerimize ve yarınlarımıza yeni sorunlar miras bırakmasından endişe ediyorum. Ülkemizin bir deprem gerçeği var. Belli aralıklarla yaşadığımız felaketler bize bu gerçeği sürekli hatırlatırken, biz hangi binanın güvenli, hangi binanın riskli olduğuna bakmadan hepsini affedecek miyiz, can güvenliğimizi tehdit eden ruhsatsız binaları ayıklamak için hiçbir kriter ortaya koymayacak mıyız? Fütursuzca emsal artışları yaparak inşaat sektörünü rant sektörüne çevirenleri, imar kirliliği oluşturmayı meslek haline getirenleri bu affın kapsamı dışında tutabilmenin yolunu, yöntemini aramayacak mıyız? Hiçbir kriter ya da koşul getirmeden “bu mevcut durumu çözmemiz lazım” diyerek işin suyunu çıkaranları bu affın dışında tutmaya çalışmayacak mıyız? Eğer bunları yapmazsak işini düzgün yapanı mı, yoksa yapmayanı mı teşvik etmiş olacağız? Kanun tasarısında “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır” yazıyor. Bu durumda yarın bir deprem olur ve can kayıpları yaşanırsa devletin sorumluluğu ortadan kalkmış mı olacak? Umarım tasarının yasalaşmasından sonra yayınlanacak yönetmelik ve yönergeler bu endişelerimize cevap verebilir.İmar affının kamuoyunda konuşulmaya başlanması ile birlikte ortaya dökülen rakamları görünce ürpermemek elde değil. İzmir gibi bir şehrin %60 tan fazlasının ruhsatsız olduğunu, İstanbul’da bazı ilçelerde ruhsatı olmayan binaların %80’lere ulaştığını bu sayede öğrenmiş olduk. Demek ki ruhsat vermemek ama bu yapıların kullanılmasına izin vermek, hatta bu yapılara elektrik ve su bağlamak çare değilmiş. Bu yöntem sorunu hem daha da büyütmekten, hem de ötelemekten başka bir işe yaramamış. Kanunlar yayınlıyoruz, kurallar koyuyoruz ve kanunlara uyulması için cezalar getiriyoruz. Kimi uygulamalarımız getirdiğimiz cezalar ile çelişiyor. Geldiğimiz nokta gösteriyor ki kurallara uymamak birkaç kişinin yaptığı yanlış olmaktan çıkmış durumda. Ortada dolaşan birkaç suçludan bahsetmiyoruz. Ortaya çıkan manzara hepimizin dahil olduğu bir suç ortaklığı aslında. Yapanın, yaptıranın, göz yumanın ve izin verenin, kısacası hepimizin dahil olduğu bir suç ortaklığı. Temel sorun getirilen cezaların ağır bile olsa kaçınılmaz olmayışı. Cezaların kaçınılmaz olmasını sağlayamadıktan sonra, dünyanın en ağır cezalarını da getirseniz, kanunlara ve kurallara uymayı sağlayamıyorsunuz. Bu af yürürlüğe girdiği zaman da aynı şeyi yapmış olacağız. Cezaların kaçınılmaz olmadığını, cezalardan kaçılabileceğini göstereceğiz ki herkes bugüne kadar ne yaptıysa bundan sonra da aynı şekilde yapmaya devam edebilsin diye. Belki bir 30 yıl sonra bir af daha çıkaracağız ve biriken ruhsatsız binaları temizleyip yolumuza devam edeceğiz. Sonra şehirlerimiz yaşanmaz hale gelince, deprem olup binlerce insan ölünce suçlu aramaya başlayacağız. Bir Veli Göçer bulacağız ve bütün faturayı ona keserek hepimiz bu işin içinden sıyrılmış olacağız.Peki ne yapmak lazım. Sadece eleştirmek, bu kadar büyümüş bir sorunu görmezden gelmek ve hiçbir şey yapmamak doğru mu? Elbette ki doğru değil. Sorunun bu kadar büyük ve yaygın oluşu, bugün affetsek dahi sahip olduğumuz kafa yapısı ve anlayış değişmedikçe kaçak yapı üretmeye devam edeceğimizi gösteriyor. Asıl soru bataklığı nasıl kuruturuz, sürekli kaçak yapı üreten bu sistemi nasıl ortadan kaldırabiliriz olmalı. Hangi cezaları getirelim konusunu değil de, cezaların kaçınılmaz olmasını nasıl sağlayabiliriz konusunu konuşmalıyız belki de. Evet, gerçekten de bir imar affı yayınlamak gerekiyor olabilir. Ama yayınlanacak imar affının kırmızı çizgileri olmalı. Yayınlanacak yasanın, nüfusunun büyük çoğunluğu deprem bölgelerinde yaşayan insanlarımızın can güvenliğini gözeten kırmızı çizgileri olmalı. Af yasası bir taraftan kentsel dönüşüm süreçlerine kaynak aktarmayı ve riskli binaları dönüştürmeyi hedeflerken, diğer taraftan depreme dayanıklı olmayan binlerce yapının ruhsat almasına imkân vermemeli.Yayınlanacak af yasasının şehirlerimizde imar kirliliği oluşmasını önlemek ve yarınlara yaşanır kentler bırakmak yönünde de kırmızı çizgileri olmalı. İmar affı, orantısız emsal artışları ile rant peşinde koşanların sığındığı ve aklandığı bir yasa haline gelmemeli ki gerçek bir imar barışı tesis edilebilsin.Sözün özü, neyi affedeceğimize dair bir kural, bir kaide getirmek ve kuralsızlığı teşvik etmemek gerekiyor. Eğer mevcut kanunlarımızda ve kurallarımızda bir yanlışlık varsa oturalım, çalışalım ve bu yanlışlıkları düzeltelim. Eğer kanunlarımızda ve kurallarımızda bir sorun yok ise ve sorun bizim uygulamalarımızdan ve denetimlerimizden kaynaklanıyor ise bunu düzeltelim. Bunları yapalım ki bir 30 yıl sonra adına af ya da barış, ne dersek diyelim, buna benzer yasalar yayınlamak zorunda kalmayalım.”
Gündem
03 Mayıs 2018 - 10:01
RANT PEŞİNDE KOŞANLARIN SIĞINAĞI OLMAMALI
Denizli İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Şevket Murat Şenel, imar barışı ile ilgili çekincelerini dile getirdi.
Gündem
03 Mayıs 2018 - 10:01