"Kovid-19, dünyanın Büyük Buhran'dan bu yana karşılaşmadığı sistematik bir ekonomik kriz başlattı.”
V. Putin /Rusya Devlet Başkanı
Gelişmiş ülkelerin zirvesi olan G20'de sarf edilen bu sözler ciddi ekonomik tedbirlerin alınması gerekliliğini ortaya bir kez daha koyuyor, ne dersiniz?
1929'da Amerika kıtasında yaşanmaya başlayan, Avrupa'dan sonra da tüm dünyayı etkileyen ekonomik krizin 1939'da 2. Dünya savaşına yol açmasına bakılırsa bu haftalarda ekonomi ile devam etmemek hata olacak diye düşünmüş geöen hafta yazımı devam edecek diye bitirmiştim.
Dünya'da salgın sebebi ile sosyal ve iş hayatındaki alınan tedbirler, artan işsizlik buna bağlı olarak başta gıda olmak üzere en temel gereksinimlere ulaşamada sorunları/zorlukları getirmekte ve salgının önünü alınmaz/alınamaz bir hale sokmaktadır.
Bağışıklık sistemini güçlü tutmanın önemi vurgulandıkça, haliyle beslenmeden söze başlanıyor. Her adı geçen tüketmekte olduğumuz meyve ve sebzenin ise fiyat dalgalanmaları kaçınılmaz oluyor. Bu durumda alım gücünü yitiren bireyin sağlığını koruması mümkün mü?
Büyük Buhran da ilk etapta en çok çiftçiler ve de kırsalda yaşayanlar etkilemişti, bu kez ise tam tersi bir süreç işliyor. Büyük, kalabalık ve de sanayileşmenin olduğu şehirlerin daha fazla etkilendiğini görüyoruz. Köylerde/mahallelerde tarım ve hayvancılık yapanlar sokağa çıkma yasağı tedbirleri kapsamında istisnai tutuluyor. Hal böyle olunca, normal yaşam devam ediyor. Lakin üst üstte gelen zamlar çifrçininde belini bir kat daha bükmedi değil.
Peki,
"evli evine köylü köyüne" mi dönsün?
Uzun zamandır kırsalda yaşamak isteyenleri sözde destekleme ve teşvikler ile şehirden uzaklaştırmayı hedefleyen projeler yapıldı, defalarca yazdım başarısız olundu. "Tasını tarağını topla köyüne/mahallene dön" bir tedbir olmayacak aksine sorunlar doğuracaktır ve hiçbir şekilde ekonomik bir tedbir olmayacak notunu düşmek isterim.
Yinede tarım sektöründe tarımsal istihdamın sosyal güvenceli hale getirilmesi teşvik ve desteklemelerin bu yönüyle de ele alınmasından, ekonomik bir tedbir olarak çiftçilerin tarımsal ekonomi, israf, gıda güvenliği eğitimleri verilmesi, elbette üretimin de stratejik ürünler yönüyle artırılmasından yanayım.
Gelelim Büyük Buhran'a; 1929'da en çok etkilenen sektörlerden biri de maden sektörü olmuştu. Covid 19'un bakır madeninden çıktığı varsayımını da bir kez daha hatırlatırken, altının düşen ons fiyatı, TL olarak kaybettiği değere bakılırsa para-değerli maden dahil piyasaların dengeye gelmesi uzun zaman alacağı, düşüşlerin ise devam edeceği kesin gibi.
O halde ne yapmalıyız?
Büyük Buhran'dan etkilenen ülkemizde, 1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men'i Ve İhracatın Murakabesi Ve Korunması Hakkında ki kanun 1930 yılına aittir ve ihracaat yapılan ülkeden ithalat yapılmasını öngören sistem içinde (takas veya kliring) ülkenin menfaatini korumak için ihracat ürünlerinin (gıda hariç) kalite kontrolünü kapsar. Yani tedbir içinde tedbir barındırır.
Örneklemek gerekirse 1933 yılında Almanya ile yapılan ticaret ve tediye anlaşmalarıyla "Kliring" usulü kabul edilmiştir. Bugünde yapılması gereken tam olarak budur; ihracat yapılan ülkeden ithalat yapılmasıdır diyenlerdenim.
Covid-19 sürecinde sağlıklı bir toplum olarak kalmanın yolu maske-mesafe-hijyen kadar hane ve ülke ekonomisine de bağlı olduğunu lütfen unutmayalım.
n.aydemir
22 Kasım 2020 - Çal/Denizli [email protected]
Kaynak; www.mevzuat.gov.tr