1980'li yılların sonu, İstanbul'da üniversite öğrenimi görürken Edirnekapı Öğrenci Yurdunda kalırdım. Arkadaşlarımdan bazıları Ferdi Tayfur'un başrol oynadığı bir filmde figüran olarak yer almış, harçlık kazanmışlardı.Film setinde onu yakından izlemiş bu üniversite öğrencilerinin yurtta bizlere aktardığı gözlemleri ilginç idi. Ferdi Tayfur beş-on dakika süren çekimlere her ara verildiğinde taşınır bir koltuğun üzerinde hemen uyuyakalıyordu. Arkadaşlarımızın görüşü bu halin doğal olmadığı, muhtemelen o günlerde kullandığı bir ilaçtan kaynaklanabileceği idi...1970'li yıllarda "minibüs müziği" olarak adlandırılan bir tür ortaya çıkıverdi. Kentlere göç edip buralarda ekonomi olarak en alt seviyede hayat mücadelesi veren, kentin yerlileri ile tam anlamıyla kaynaşamamış-anlaşılamamış, insanımız, elbette bu kentlerin gelişmemiş en uzak kısımlarında yaşıyorlardı. Muhtemelen hayatlarını kazanmaya çalıştıkları kent merkezlerinden gecekondu mahallelerine dönerken, minibüslerde bu tür müzikler çalıyordu.Arabesk müzik sonra ülke genelinde toplumun neredeyse her kesimine yayıldı; köyde, kentte, kasabada, her yerde… Ortadoğu kültüründe zaten bir ölçüde var olan “acıdan, kederden adeta keyif alma”, bir çeşit mazoşizm bu müzikle doruğa ulaşmıştı. Öncelikle, ülkemiz koşullarında yeterince eğitim görememiş, gelir bakımından zar zor geçinen, çevresiyle tam barışık olmayan, karşı cinse ulaşamadığını yada ailesi le mutlu olamadığını düşünen insanımız bu müziğin “ağlamaklı-kederli-bitmiş-tükenmişlik” içeren sözlerinde ve melodisinde adeta kendini buluyordu…Arabesk şarkıcılar kısa süre sonra sinemada görülmeye başladılar. Bir dönem, neredeyse Yeşilçam'daki yapımcıların tamamı birbirinin benzeri, bir kaç saatte tasarlanan senaryolar ile filmler çevirdiler. Arabesk sinemanın olmazsa olmaz sahneleri; köyünden elde bavul İstanbul için yola çıkan bir adam.. Yanık, ağlamaklı bir sesle kahvehanede şarkı söylerken ne hikmetse her seferinde oralarda bulunan plak-kaset yapımcısı ile tanışır.. Köyden yeni ayrılmış bu adam kısa sürede orkestra yönetip, şarkı söyler hale gelir; şöhretin doruğuna tırmanır... Bu sahneler aslında eğitim seviyesi düşük, geliri en alt seviyede halkımızı kandırarak adeta avutur, uyutur...Türklerin Orta Asya'dan kaynak almış, Anadolu'da harmanlanmış "Halk müziği" Pir Sultan Abdal'a, Karacaoğlan'a, Aşık Veysel'e kadar uzanmıştır. Türk Sanat Müziği ki, Osmanlı'nın son başkenti İstanbul'da gelişmiş, Bizans müziğinin mirası ile zenginlik kazanmıştır; Itri'ler, Dede Efendi’ler, Münir Nurettin Selçuklar, Avni Anıl’ların yetişmesine vesile olmuştur.Cumhuriyet döneminde Türk müziğinde "tek sesli" müzikten "çok sesli" müziğe geçme ve halka “Klasik Batı Müziği” ni sevdirme, dinletme çabaları değerlidir. Biraz zoraki olsa da ortaya çıkan Türk Beşlileri; Cemal Reşit Rey, Hasan Ferid Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun ve Necil Kazım Akses çok önemli sanatçılardır . Yunus Emre Oratoryosu, 12 Anadolu Türküsü, Köçekçe gibi bir çok eserler ortaya çıkmıştır.1960'lı yıllarda gençlerin batı müziğine olan ilgisi nedeniyle, yabancı şarkılara Türkçe sözler yazarak başlatılan "Hafif müzik" arajmanlar; Ajda Pekkan, Sezen Aksu, ayrıca bu tür müziğin Anadolu kökenli melodi ve sözlerle harmanlanması sonucu Barış Manço, Cem Karaca gibi sanatçıları halk ile buluşturmuştur.Ferdi Tayfur vefat etti, Allah rahmet eylesin. Adana'da doğup, İstanbul'a göç etmiş şarkıcın Arabesk müzik olarak adlandırılan, hiç bir müzik sınıfına uymayan, keder-hüzün dolu bu türü "ağlamaklı" sesi ile icra edip dinleyenlerin hayatta tutunamamış, ezilmişlik hislerini daha da pekiştirip, kahreden, onları adeta uyuşturan müziklerine bir dönemden sonra devlet radyo ve televizyonlarında dahi yer verilmesi anlaşılır gibi değildir...Şarkıcının vefatından sonra neredeyse toplumun her kesiminden insanımızın belki hiç bir "gerçek sanatçı" ya göstermediği ilgiyi bu kişiye göstermesi halkımızın eğitim-kültür seviyesini mi göstermektedir? Türkiye gibi “kavimler köprüsü”, kadim medeniyetler diyarında bu tür müziğin geniş bir halk kesimi tarafından kabul görüp, ulaştığı seviye, ülkemizin son otuz - kırk yılda vardığı kültürel açmazın bir göstergesidir, ne yazık ki...
Genel
Yayınlanma: 07 Ocak 2025 - 11:58
Güncelleme: 07 Ocak 2025 - 12:03
KÜLTÜR YOZLAŞMASI - ARABESK - FERDİ TAYFUR
Genel
07 Ocak 2025 - 11:58
Güncelleme: 07 Ocak 2025 - 12:03
İlginizi Çekebilir