Bir garip adamdı Ahmet...
Dadya kariyesinden(*) köylü Ahmet..
Öksüzdü..
Küçük yaşta babasını kaybetmişti..
Onu anası büyütmüştü..
İlkokulu zor bitirmişti..
Tarlasını eker, bademini silkeler, zeytinini sıkardı..
Topraktan doyardı..
Tüm hayatı buydu..
Küçük dünyasında mutluydu..
Parayla pulla işi yoktu..
Zaten o yıllarda Datça dediğin neydi ki..
Bir avuç toprak..
Kuş uçmaz, kervan geçmez..
Para olsa, harcayacak yer bulunmaz...
*. *. *
Anadan bir koy kalmıştı Ahmet'e..
Akdeniz'e bakan cennet bir koydu.
Çam ormanlarının denizle kucaklaştığı bir doğa harikası..
Kıyısı yeşil, denizi maviydi..
Gökyüzü ise masmavi..
Ama o yıllarda bir işe yaramazdı..
Eksen ekilmez, biçsen biçilmez..
Elektrik bile yok..
Turist desen Datça'ya gelmezdi.
Bazen eşek sırtında koya inerdi Ahmet..
İskaroz yakalardı..
O zamanlar iskarozlar da iskarozdu hani.
Bir tanesiyle iki kişi doyardı..
Mangala koydun mu enfes kokardı..
Dedik ya; mutlu, mesuttu bizim Ahmet..
80'li yılların başlarında eli çantalı adamlar dolaşmaya başladı, Dadya Kariyesinde..
Kravatlı, takım elbiseli adamlardı bunlar..
Köylü terlik, şortla dolaşırken bunlar iki dirhem bir çekirdekti..
Altlarında son model arabalar..
Bazılarında güneş gözlüğü var...
Ankara'dan, İstanbul'dan geliyorlardı..
Köylüden yok pahasına arsa topluyorlardı..
Ahmet'in de kapısını da çaldılar..
Onun güzelim koyuna göz koydular..
Çektiler Ahmet'i karşılarına, al takke ve külah..
-Seni milyoner yapacağız..
-Bu yörenin en zengini olacaksın..
-İster yat at, ister kat..
-Sana öyle bir para vereceğiz ki, ömür boyu yesen bitmez.
Ahmet bir düşündü..
Aklına anası geldi..
O günlerde tarıma elverişli olmadığı için deniz kıyıları hep kız çocuklarına miras bırakılırdı..
Erkeklere ise denizden uzak, tarıma uygun arsalar verilirdi..
Dedesi bu koyu annesine bırakmıştı..
Koy Ahmet'e ata yadigarıydı..
"Satamam" dedi, "Atadan kalma toprak."
Takım elbiseli adamlar kararlıydı.
"Peki bir işine yarıyor mu bu toprak?" diye sordular..
Ahmet yine düşündü..
Gerçekten bu güzelim koy balık tutmak dışında hiç bir işe yaramıyordu..
Sit alanıydı.
İmarı yoktu..
O düşünürken, takım elbiseli adamlardan biri sordu.
"Bir yangın çıksa, ağaçlar kül olsa, o koy 50 yıl adam olmaz."
Ahmet yine düşündü; "doğru" dedi.
Takım elbiseli adamlar istedikleri ortamı yakalamışlardı.
"Sana tam 30 milyon lira vereceğiz, ver bu koyu bize."
Ahmet'in gözleri açıldı..
30 milyon lira..
Hayatında 10 bin lirayı bir arada görmüş adam değil..
30 milyon lira, say say bitmez..
Harca harca tükenmez..
"Tamam" dedi, "verdim gitti."
Ahmet anadan kalma güzelim koyu 30 milyon liraya verdi.
*. *. *
Takım elbiseli adamlar tapuyu aldı gitti.
Ahmet artık 30 milyon liralık adamdı..
Datça'da nam saldı..
Adı "30 Milyon Ahmet" oldu..
Eskiden başı önde, eğik yürürdü..
Şimdi dünyaları ben yarattım der gibiydi..
Baş da, omuzlar da dik.
Garip Ahmet, biranda Ahmet Beyefendi olmuştu..
Kahveye girdiğinde ayağa kalkanlar bile oluyordu..
Eşekten indi..
Otomobile bindi..
Ver elini Marmaris..
Olmadı Muğla..
Veya Bodrum.
Ya da İzmir..
O gece kulübü senin, bu pavyon benim..
Zamparalıksa zamparalık..
Hovardalıksa hovardalık..
Vur patlasın, çal oynasın..
Bir de kumara sarılmaz mı?.
Ahmet hayatının yaşıyordu..
Her gitti yerde darphane gibi para basıyordu.
O lüks hayatını yaşarken, sattığı koya iş makinaları girdi..
Villalar yapılmaya başlandı..
Belli ki, koyu alanlar doğal sit alanı olan bölgeye imar da almışlardı..
Zaten imar garantisi olmasa o parayı verirler miydi?..
*. *. *
Zaman su gibi aktı..
Yıllar yılları kovaladı..
Hazıra dağ dayanmaz derler ya..
Ahmet'in yaşadığı hayata 30 milyon lira dayanmadı..
Para sonunda suyunu çekti..
Bu kez kumara asıldı..
Ama evini de kaybetti..
Bizim "30 Milyon Ahmet" artık meteliksizdi..
Karnını doyuracak parası bile kalmamıştı..
Sonunda sattığı koydaki lüks siteye bekçi olarak girebildi..
O da arsayı satmasının hatırına..
Yoksa Ahmet'e kim iş verirdi ki.
15 yıl önce kendisine ait olan bu cennette artık asgari ücretle çalışan bir adamdı..
*. *. *
Yukarıdaki öykü gerçek bir olaydan uyarlandı..
Geçmişte dönüm dönüm arkası olan çok köylü şimdi Datça'nın Karaincir, Aktur, Kurucabük gibi koylarındaki milyonluk villalarda temizlik işçisi olarak çalışıyor..
Bazıları da Ahmet gibi bekçilik yapıyor..
Arsalarını satmayan köylüler ise bugün zengin..
Datça turizme açıldıktan sonra o koylar, o arsalar binlerce kat değer buldu..
Ahmetler başını yerden yere vururken, bu cennet koyları alanlar "vur patlasın, çal oynasın" oynuyor..
(Sedat Kaya, Datça)
10 Eylül 2017
(*) Dadya Kariyesi: Piri Reis'in Reşadiye yarımadasına verdiği isim.. Cumhuriyet dönemine kadar bölge için kullanılan isimdi.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, açık hava ve doğa