Bu başlığı görenler “Ne demek istiyorsun?, biz koyun falan değiliz, koyun sürüsü olmayız.” diyebilirler. Toplumda “koyun olma”ya yüklenen genel anlama göre haklı olabilirler. Çünkü genel anlam şudur: “koyunlar hep birlikte hareket ederler, birisi nereye giderse oraya giderler, çoban nereye git derse oraya giderler, sorgulamaz, itiraz etmezler.”
Gerçek ise hiç de böyle değildir.
Doğru… İşlerin iyi yapıldığı, iyi bir sürüde durum böyledir. Koyunlar günlük olarak meraya çıkarılır. Koyunlar merada karınlarını doyurur, suyunu içer ve ağıla geri dönerler. Koyunlar şunu iyi bilirler, karınları doyacak, herhangi bir tehlikeye karşı korunacaklardır. Bu yüzden yolda giderken iştahlarını kabartacak yeşillik içinde tarlalar olsa bile girmezler. Çobanının bir ıslığı ile yoldan çıkanlar hemen sürüye girerler. Bunu görenler “Koyunlar ne kadar aptal hayvanlar, hiç sorun çıkarmıyor, itiraz etmeden hep söyleneni yapıyorlar” diyebilirler.
Ancak, işlerin iyi yapılmadığı anda işler değişir… Bunları koyunlarla hemhal olanlar iyi bilirler…
Koyunlar üç tepkiyi hemen verirler.
Birincisi:
Koyunların meraya çıkarıldığı, yemlerinin verildiği günlük saatler bellidir. Koyunlar da bunları çok iyi bilirler. Bakıcı kişi bu zamanı sadece 15 dakika geciktirsin, koyunlar bağırmaya, uyarmaya başlarlar. Meraya çıkmadan yada yemleri verilmeden de kesinlikle susmazlar.
İkincisi:
Yukarıda da anlattığım gibi işler iyi gidiyorsa yani karınları doyuyorsa, etrafa zarar vermez ve itiraz etmezler. Ancak çok değil 3 gün karınları doymadan ağıla gelsinler. Üçüncü gün artık çobanı dinlemezler. İlk gördükleri yeşilliğe koşarlar, üzüm bağı, buğday, arpa, kavun karpuz tarlası hiç fark etmez. Çoban bu durumda 3 koyunu bile güdemez. Koyunları zaptedeceğim derken oraya buraya koşar, kan ter içinde kalır, sonuçta başarılı da olamaz. Hatta birini de dağda kaybeder gelir. Siz yüz, iki yüz, üç yüz koyunu düşünün. İşte bu yüzden “versen üç koyunu güdemez” diye bir atasözü vardır.
Üçüncüsü:
Yine işler iyi gidiyorsa, koyunlar vahşi hayvan saldırılarından korunurlar. Koyunlar da huzur ve güven içinde gittikleri yerde karınlarını doyururlar. Ancak çobanın onları götürdüğü yerde birkaç defa saldırıya uğrarlarsa; çobana ve ortama güvenleri kalmaz. Gittikleri yerde otlamak yerine kafaları yukarıda hep tetikte beklerler. Tabiiki karınları doymaz ve yine sürüde sorunlar baş gösterir.
Keşke işlerin iyi gitmediği, hata yapıldığı, ihmallerin olduğu zaman tepki veren, itiraz eden, dediğini yaptıran koyunlar olabilseydik.
Eğer koyunlar kadar bile tepki gösteremiyorsak; koyunları tanımıyoruz, onlara haksızlık yapıyoruz, hatta koyunlara hakaret ediyoruz.
Keşke biz koyun olsak, bizi yönetenler de işlerini iyi yapan çobanlar olabilseler. Osmanlı’da padişahlara çoban denmesine de bu açıdan bakılması gerektiğine inanıyorum. İyi bir çoban, gerçek bir liderde olması gereken şu üç özelliği öğrenir, tecrübe eder ve başarılı bir şekilde uygular. İyi bir çoban (lider) “Yol gösterir”, “İzler” ve “Yardım eder”
Bu konunun üzerinde “Çobandan liderlik dersleri” başlıklı yazımda değinmiştim. O yazımı okumak için https://www.denizliekspres.com.tr/cobandan-liderlik-dersleri/12531/?fbclid=IwAR0IpRoXwSTLtX7Vd8lBZXHdoYp1_C5oyuI6lX0Pvi-3I0rqh4tbqof5iSo
bağlantısına tıklayabilirsiniz.
Dostlukla