Barış Pınarı operasyonu; bir savaş değildir. Savaş olabilmesi için Devletler Hukuku’na göre uluslararası alanda tanınmış bir devletle mücadelenin olması gerekir. Karşımızdaki Bölücü Terör Örgütü(BTÖ)dür. Bu bağlamda, operasyon olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.
Operasyonun; askeri boyutunu Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK) ile destek veren Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) oluşturmaktadır. Diplomatik boyutunu, Dışişleri Bakanlığı yürütmektedir. Algı boyutunu ise basın ve Dışişleri Bakanlığı yürütmektedir.
TSK tarafından yürütülen operasyonu Türk Milleti olarak desteklemek durumundayız. Tüm gücümüzle varlığımızla yanında olmalıyız. Milli Güç Unsurlarını sonuna kadar kullanmalıyız. Ekonomi, siyasi, askeri, milli bütünlük içerisinde birleştirmeliyiz. Milli bütünlüğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir süreçten geçiyoruz.
Milli bütünlük, toplumsal uzlaşıdan geçmektedir. Toplumsal uzlaşı; tarafsız, ötekileştirmeyen, herkesi kucaklayan üst yöneticiler tarafından sağlanabilir. Bulunduğumuz süreçte, ülkenin savunması iç siyasetin konusu olmamalı. Partilerin Grup Toplantılarının konusu olmamalı. Partiler üstü, siyaset üstü olmalı.
Güçlü Parlamenter Sistemle ancak doğru kararların alınabileceği her geçen gün karşılaştığımız durumlarla görülmeye başlanmıştır. Kobani’nin IŞİD’den geri alınması safhasında yapılan hatalar yapılmamalıydı. Süleyman Şah Türbesi’nin geri çekilmesi hatası yapılmamalıydı. Zamanında Süleyman Şah Türbesi bölgesi kontrol altında tutulabilseydi 4 milyon Suriyelinin ülkemize kabulü önlenmiş olabilirdi.
Suriye’nin içişlerine karışılmasaydı, Devletler Hukukuna göre tanınmış Suriye Arap Cumhuriyeti devre dışı bırakılmasaydı bu günkü ortamla karşı karşıya kalmayabilirdik. Geçmişte yapılan yanlış dış siyaset uygulamalarına rağmen bugün operasyonun gerekliliği ortadadır. Operasyonun başarılı olması için Devletimizin ve TSK’nin yanındayız.
Barış Pınarı Operasyonu öncesi; istihbaratın doğru yapıldığı, BTÖ’ nün imkân ve kabiliyetinin, konuş durumunun, taktik ve tekniğinin doğru tespit edildiği görülmektedir. Hava gücü olmayan BTÖ’ nün kazanma şansı bulunmamaktadır.
Siyasi iktidar, siyasi hedefi 30 km derinliğindeki alanın BTÖ’den temizlenmesi ve Güvenli Bölge oluşturulması şeklinde vermiştir. Siyasi hedefe istinaden operasyon planında askeri hedeflerin ele geçirilmesi öngörülür. Bu kapsamda; önce Hava Kuvvetleri ile uzun namlulu silah sistemlerinin kullanılmasıyla karşı gücün direnme gücü kırılır. Müteakiben kara unsurlarıyla girme cepleri oluşturulur. İlerleyen zamanlarda girme cepleri genişletilir.
Gelişen duruma göre istihbarata dayalı operasyon planının öngörüldüğü şekilde uygulandığı görülmektedir. Burada temel sıkıntı sınır bölgelerimize yakın meskûn mahallerden BTÖ’ nün havan atışlarıyla sivil kayıplara neden olmasıdır. Bu saldırıların meskûn mahalle girinceye kadar devam edecek olmasıdır.