Pazar gecesi ülkenin ciddi bir kesimi başlıktaki soruyu sordu kendine. Türkiye demokrasi tarihinin en kıymetli anlarından bir kırılma noktasıydı. İyi ve kötünün mücadelesi… Kime göre neye göre…
Leonardo da Vinci “ Son Akşam Yemeği “ isimli tablosunu yaparken büyük bir güçlük yaşamış. “İyi” yi İsa’nın bedenini tasvir etmek için “Kötü” yü de onun arkadaşı ve son yemekte ona ihanet eden Yahudo ile somutlaştırmak için iki model arayışına girmiş.
Bir gün bir koroda konser esnasında şarkı söyleyen birinin İsa’nın tasvirine çok benzediğini fark ederek poz vermesi için onu atölyesine davet etmiş. Onlarca taslak ve eskiz çizmiş.
Aradan üç yıl geçti halde Yahuda profiline uygun kimseyi bulamamış. Da Vinci’nin çalıştığı kilisenin kardinali, resmin artık tamamlanmasını talep edince günlerce arayışa giren ressam vaktinden evvel yaşlanmış genç bir dilenciyle karşılaşmış.
Paçavralar içindeki bu sarhoşu kendinden geçmiş halde yardımcılarıyla birlikte kiliseye
taşıyarak taslağı bitirmeye karar vermiş. Adamın yüzünden inançsızlık, günah, bencillik, korku ve yer yer öfke akıyormuş.
Da Vinci işini bitirene kadar bu zavallı da ayılmaya başlamış. Duvardaki resmi görünce sakin ve hüzünlü bir sesle ; “Ben bu resmi daha önce gördüm. “ Demiş.
“ Ne zaman? “ Diye sormuş Leonardo. “
Elimde, avucumda olan her şeyi kaybetmeden önce. O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, çok hayalim vardı. Bir ressam İsa’nın yüzü için model olarak beni davet etmişti.
İyi ve kötünün yüzü aynıdır. Her şey insanın yoluna ne zaman çıktığına bağlıdır. “ Ekrem mi Binali mi? “ sorusunun yanıtı herkesin kendi aklıyla ve vicdanıyla cevap bulacağı bir metafor fakat şurası gerçek ki bahsi geçen bilançolar, rakamlar ve iddialar rantın boyutunu ve her ölümlü primatın bu devasa kentin atmosferinde, nefsi ile mücadelede, ne kadar zayıf kalabileceğini izledi ülke hep birlikte. Ve toplumun parası ile yapılan vurgunu savunmak zorunda kalırken ; o neşeli ve güleç saflıktaki simanın nasıl korku ve öfke ile ızdırap çektiğine şahit oldu.
Nereye gittiğini bilen adama bütün dünya yol verir. Ekrem İmamoğlu’nun “ gasp “ edilen gecikmiş mazbatası hayırlı olsun. Umarım 5 sene sonra o da karşımıza “ Yahuda “ profiliyle çıkmak zorunda kalmaz. İstanbul artık onun kanatları altında ve kanatları açmanın vakti geldi. Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez…