Tarih 20 Temmuz 1931.
Erciş, Zilan, Ağrı’da isyan vardı.
Ordu bölgede harekata başladı.
Askerin yanında sivil milisler de görevliydi.
Dönemin iktidarı hemen bir kanun yayınladı.
Bu “asker, sivil devletin yanında olan herkesi suçtan koruyan” bir yasaydı.
1850 Sayılı Kanun şöyle diyordu:
“Erciş, Zilan, Ağrı dağ havalisinde vuku bulan isyanda, bunu müteakip Birinci Umumi Müfettişlik mıntıkası ve Erzincan Pülümür kazası dahilinde yapılan takip ve te’dip hareketleri münasebetiyle 20 Haziran 1930’dan 1 Kanun-ı Evvel 1930 tarihine kadar askeri kuvvetler ve devlet memurları ve bunlar ile birlikte hareket eden bekçi, korucu, milis ve ahali tarafından isyanın ve bu isyanla alakadar vak’aların tenkili emrinde gerek müstakilen ve gerekse müştereken işlenmiş ef’al(eylem) ve hareket suç sayılmaz.”
Sonrası malum...
Kan gövdeyi götürdü.
Köyler yakıldı.
Suçlu suçsuz, çoluk çocuk, kadın erkek binlerce insan öldürüldü.
Zilan Deresi ceset doldu, günlerce kan aktı.
Tarih 12 Eylül 1980.
Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştu.
Darbenin lideri Kenan Evren, ileride işleyeceği suçlardan kurtulmak, kendisinin ve kendisiyle birlikte olanların yargılanmasını önlemek amacıyla 1982 anayasasına bir madde ekletti.
15. Madde şöyle diyordu:
“12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanlık Divanı oluşuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 Sayılı Kanu’nla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz."
Sonrası malum...
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi kaçarken vuruldu.
95 kişi çarpışmada öldü.
73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
43 kişinin intihar ettiği bildirildi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
Tarih 25 Aralık 2017.
Bugün,
AKP iktidarı bir Kanun Hükmünde Kararname yayınladı..
121. madde şöyle diyor.
“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.”
Sonrasını... Yaşayıp göreceğiz.
Hatırlar mısınız?
Tansu Çiller demişti.
“Bu devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de birdir.”
Tarih boyu hep böyle oldu zaten.
Birileri devlet adına, devletin güvencesiyle birilerine kurşun sıktı..
Pir Sultan boşuna mı söylemişti?
“Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu.
İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu.”
Tıpkı Ruhi Su’nun Irmak şiirindeki gibi.
“Ağaç demiş ki baltaya.
Sen beni kesemezdin ama.
Ne yapayım ki sapın benden.
Bak şu ağacın bilincine sen.
Ölen ben, öldüren benden.”