Ve Tanrı dedi ki; “insanı kendi suretimizde ve kendimize benzer yaratalım.”
Dediğini yaptı, bir erkek ile bir kadın yarattı.
Ve dinlere göre bizim hikayemiz böyle başladı.
Yine dinlere göre ilk erkek Adem.
Ya ilk kadın?
Havva mı?
İşte orada soru işaretleri var!
Musevi ve Hristiyan inancı Havva'dan önce yaratılan başka bir kadından söz eder.
Cinsiyet ayrımsız bir yaşamı savunan, asi, isyankar ve feminist bir kadın.
İlk kutsal kitap olarak kabul edilen eski ahitin(Tekvin) yaradılış bölümünde şöyle der.
"Tanrı insanı kadın ve erkek olarak topraktan yarattı ve cennete koydu."
Ama hemen ardından da şunu ekler:
"Tanrı Adem'i uyuttu, kaburga kemiğinden kadını yarattı"
Nedir bu çelişki?
İlk kadın Adem ile birlikte topraktan mı yaratıldı, yoksa Adem'den sonra onun kaburga kemiğinden mi?
Ya da iki ayrı kadın mı yaratıldı?
Eski musevi kaynakları, İbrani metinleri ve hristiyan efsanelerinde "Lilith" isimli bir kadından söz edilir.
Havva'dan önce yaratıldığına inanılır.
Lilith Ortadoğu kültüründe çok kötü bir kadındır.
Sümerlerde Kısıkıl Lilla'dır adı.
Babil'de Lilitu'dur.
Gılgamış Destanı’nda kara dünyanın kötülüklerle dolu dişi ruhudur.
Sümer, Babil ve Pers mitolojilerinde ise; vampir kadın, baykuş ve yılan olarak tasvir edilir.
Günahkardır.
Kutsal Fahişedir.
Musevi ve Hristiyan inancına göre Tanrı Havva'dan önce Lilith'i yaratmıştı.
Mutlu yaşasınlar diye onları cennetine koymuştu.
Lakin, Lilith eşitlikten yanaydı.
Adem'in kendisine hükmesine karşı çıkıyordu.
Kendisinin de Adem gibi topraktan yaratıldığını, yani eşit olduklarını savunurdu.
Her konuda, hatta cinsel ilişkide bile Adem'in hiyerarşi oluşturmasını kabullenmiyordu.
Adem tavırlarında ısrar edince Lilith, birlikte yaşamalarının imkansız olduğuna karar verip Kızıldeniz’ e kaçtı.
Lilith'in yeri artık dışlanmışların arasıydı.
Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı Şamael (Şeytan) ile ilişkiye girerek ve onlardan çocuklar doğurdu.
Bu arada cennette yalnız kalan Adem, Tanrı'ya dua ederek Lilith'i geri istedi.
Tanrı, Sanvai, Sansanvai ve Semangelof isimli üç meleği geri getirmeleri için Lilith'e gönderdi ama Lilith ikna edilemedi.
Bunun üzerine Tanrı kadının erkek ile eşit olamayacağına karar verdi ve Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yarattı.
Havva tam istenilen kişilikteydi.
Erkek sözü dinleyen bir itaatkardı.
Eşinden hep bir adım gerideydi.
Kararları Adem verir, o uygulardı.
Lilith ise artık şeytanın ta kendisiydi.
Ten rengi bile değişikti.
“Mor”du. (Bugün kadın hareketlerinin mor rengi seçmesinin nedenidir.)
*. *. *
İster uydurma deyin, ister efsane, ister masal.
Ne derseniz deyin.
Bugün dünyamızda günümüz kadınının hikayesi Lilith ile başlamıştır.
Yeryüzüne Ortadoğu’dan yayılan dinlerin hepsinde, kadının erkek ile eşit olmamasının nedeni işte bu Lilith efsanesidir.
Kadın o günden bugüne, yaklaşık 5 bin yıldır erkeğin tahakkümü altındadır ve işin kötüsü bunu kendisinin de kabul etmesidir.
Nesiller boyu kadına öğretilen budur.
Bu onun kaderidir ve bu kadere boyun eğmesi dayatılır.
Lakin, insanlık tarihi erkekler tarafından yazılmış bu kara kadere isyan eden kadınlarla dolu.
Tıpkı Lilith gibi başkaldıran kadınlar.
Kimi işkenceyle susturulmaya, kimi öldürülüp sindirilmeye çalışılan kadınlar.
İşte bunlardan biri de Olympe De Gouges’ti.
1700’lü yıllarda Fransa’da yaşayan filozof ve yazar bir kadındı.
Küçük burjuva bir ailenin çocuğuydu.
Yaşadıklarını, gördüklerini sorgulayan bir yapısı vardı.
Daha çocuk yaşlarda, annesinin babasıyla eşit olmadığını anladı.
Annesi düşünmeden, sorgulamadan ataerkil toplumun kurallarına boyun eğmişti.
Olympe De Gouges’in kadının ezilmişliği ile ilgili ilk izlenimleri o günlerde başladı.
Büyüdükçe kadınların toplumda erkeklerden sonra geldiğini daha iyi anladı.
Buna karşı çıktı.
Cinsel özgürlüğü savundu.
Dini evlilikleri onaylamadı.
Kısa zamanda cinsiyetsiz aklın öncüsü oldu.
Politik yazılarıyla tanındı.
Yazılarında Fransız Devrimi’ni destekledi.
“Eşitlik, kardeşlik, özgürlük” ilkelerini vurgularken, kadın erkek, zengin yoksul herkesin devrim mücadele vermesini söyledi.
Ancak devrimden sonra yayınlanan “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni benimsemedi.
O bildiride insan haklarının belli bir cinsle sınırlandırıldığını, kadınların görmezden gelindiğini, insan ve yurttaş kategorisinde görülmediğini savundu.
Ardından kadınlar için eşit politik haklar talep eden bir sivil oluşuma katıldı.
Orada dile getirdiği sözler tarihe geçti.
“Kadına darağacına çıkma hakkı tanınıyor; öyleyse kürsüye çıkma hakkı da olmalıdır.”
Bu sözlerinden birkaç gün sonra insanlık tarihinin ilk “Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni yayınladı.
Bildiride şöyle diyordu.
“Yaratıcıyı hikmetinde tanı. Yakınlaşmayı ister göründüğün doğanın ihtişamı içinde şöyle bir yürü ve eğer cesaret edebilirsen, senin baskıcı egemenliğine kaynak oluşturabilecek bir örnek bul. Hayvanlara git, elementleri araştır, bitkileri incele, evet, doğanın işleyişine bak ve eğer sana bunun için gerekli araçları gösterirsem, kanıtlarımı kabul et. Eğer yapabilirsen, doğanın düzeni içinde cinsleri ara, araştır ve karar ver. Onları her yerde, herhangi bir ayrım olmadan birlikte görebilirsin; onlar her yerde uyumlu bir topluluk olarak bu ölümsüz şaheseri yaratmak için çalışıyor.“
Olympe aynı yıl Jean Jacques Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi’ne karşılık kendi Toplum Sözleşmesini yayınladı.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı evliliği savundu.
Ona göre geleneksel evlilik, “güven ve sevginin mezarı”ydı.
Bu nedenle, evli partnerlerin mülkü ortak olmalıydı.
Düşünceleri ve söyledikleri egemenleri rahatsız etmişti.
Fransız Devrimi’nin öncü gücü Jakobenler, iktidara geldikten hemen sonra monarşi yanlılarını sindirmek için saldırıya geçtiler.
20 binden fazla insanı katlettiler.
Bunlardan biri de Olympe De Gouges’ti.
“Kadınların Özgürlük Mücadelesi”ni başlatmasının bedelini canıyla ödedi.
Giyotin ile başı kesilmeden önce söyledikleri, meydanda çınlayıp, bugünlere ulaştı.
“Titreyin, çağdaş Tiranlar!. Mezarımın derinliklerinden duyulacak sesim. Cesaretim, sizin daha barbar davranmanıza neden oluyor!”
Lilith, Olympe De Gouges, Rosa Lüksemburg, Clara Zetkin ve binlercesi.
Tarih boyu kadınların özgürlüğü için mücadele verdiler.
Bugün binlerce kadın o mücadelenin bayrağını taşıyor.
Yarın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Kadınlar.
Özgürlüğü savunmak en demokratik haktır.
Lilith aşkına.
Olympe De Gouges aşkına,
Rosa Lüksemburg aşkına.
Clara Zetkin aşkına.
Ve bu uğurda ezilmiş, unutulmuş, can vermiş binlerce kadın aşkına.
Haydi meydanlara.