Hani bir laf vardır; insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır diye.
Son zamanlarda toplumsal kanser haline gelen sosyolojik bir hastalık var; düşünme, konuşma, anlatma, yazma, çizme, söyleme…
Hatta terörün yeniden tanımlanmasını isteyenler, düşünmenin, yazmanın, söylemenin terörist faaliyet olarak değerlendirilmesini istiyorlar…
Halbuki bu talebin anlamı nedir; tek doğru benim doğrumdur, benim söylediğimin aksini söyleyen teröristtir… Böyle bir şey kabul edilemez.
Toplum; farklı düşünceler kırmadan, dökmeden, şiddetten uzak olarak hoşgörü ile dile getirildiği sürece değişip gelişebilir. Doğruya; konuşarak, tartışarak ve analiz ederek ulaşılabilir. İnsan olmanın gereği, okumak, anlamak, analiz etmek, düşüncelerini paylaşmak ve diğer insanlar ile iletişim halinde olmaktır.
Allah’ın ilk emri “oku” değil mi? Allah insanoğlundan düşünmesini, sorgulamasını, analiz etmesini ve iyiliği anlatıp kötülüğü uzak tutmasını istemiyor mu?
Diğer yandan; içinde yaşadığımız Dünyaya , memleketimize ve şehrimize ilişkin düşüncelerimiz elbette olacak, bunları paylaşacağız, yazıp, çizip, söyleyeceğiz. Bu aynı zamanda imkanlarından faydalanarak yaşamımızı sürdürdüğümüz milletimize ve memleketimize karşı bir görevimizdir.
Uzun lafın kısası; sorunlar konuşulmadıkça çözülmez, aksine çoğalır. Sorunlar yok sayıldıkça çözülmüş olamaz. Sebep sonuç ilişkisi içerisinde sorunların kaynaklarını bulup çözüm üretmeliyiz ki daha mutlu ve daha müreffeh bir toplumda yaşayalım…