TBMM'de Anayasa değişikliklerine ilişkin ibreti alem, sözüm ona "Gizli Oylama" sonuçlarının açıklanmasının ardından tasarı "Her Nedense" bir hayli bekletilerek onay için Cumhurbaşkanlığına gönderildi… Anayasa Değişiklik paketini Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 Şubat 2017 Cuma günü onayladı…
Hükümet, Referandumda kendini avantajlı kılmak için neler yapacak acaba diye beklenti içindeyim. 7 Haziran 2015 Genel Seçimi sonuçları mevcut Hükümet için hüsran ile sonuçlanmış, akabinde bu sonuçları beğenmedikleri ve bir koalisyona yanaşmadıkları için demokrasi tarihinde görülmemiş bir uygulamayla dört buçuk ay içinde yeni bir Genel Seçime gidilmişti.
7 Haziran ve 1 Kasım 2015 Genel Seçimlerinde "Denizli Milletvekili" adayı olmam nedeniyle gelişmeleri sade bir yurttaşa nazaran çok daha yakından izleme olanağına sahiptim. Dört buçuk ay gibi kısa bir süre içinde iktidar partisi oylarının artması için neler, oldu neler... Hiç gereksiz yere yapılan bu Genel Seçim sonucunda AK Parti tek başına iktidar olmayı sağladı.
Şimdi de Referanduma yönelik olarak, halkın ilgisini çekmek, "Hayır" ve "Kararsızlar" kesimini etkilemek için neler yapacaklar acaba diye beklerken, ilk "şirin gözükme" projesi işletmelere yönelik olarak açıklandı; İşletmelerin çalışanları için ödedikleri SSK primleri Aralık, Ocak ve Şubat aylarında tahsil edilmeyip önümüzdeki Ekim, Kasım, Aralık aylarında tahsil edilecek. Neden mi sadece bu üç ay; çünkü Nisan ayında Referandum yapılacak, Mart ayının SSK priminin ise Nisan ayı sonunda yatması gerekiyor, yani Referandumdan sonra. Anlaşıldığı üzere hesaplar "ince"!
Bursa'da büyük bir tekstil işletmesine sahip bir müşterim uygulamanın sakıncasını bana şöyle ifade etti; “Ekim, Kasım ve Aralık aylarında, referandum öncesinden gelen borcumuz ve mevcut aylarınki olmak üzere bu kez ikişer aylık birden SSK primi ödeyeceğiz. Ben ayda 250.000 TL'ye yakın prim ödüyorum, o aylarda; Ekim, Kasım, Aralık bu rakam bu kez iki katına çıkacak ve bizi çok zorlayacak!”
Referandum tarihine kadar işletmelerin yeni işçi almaları halinde bu işçiler için ödenmesi gereken SSK primleri ve gelir vergilerini yıl sonuna kadar Devlet kendi karşılayacak, ancak yalnızca Referandum tarihine kadar olan işçi alımlarında; hesap gene "INCE"!
Şimdi çok daha "ince" ancak ekonomiye ve bankalara getireceği yük bakımından banka üst yönetimlerini "kara, kara" düşündüren bir proje var; KGF, Kredi Garanti Fonu. Referanduma kadar, işletmelere bankaların 2.5 Milyon TL'ye kadar 36 Ay vadeli kredi verilmesi sağlanacak. Bu tutarın % 85'ine Devlete ait Kredi Garanti Fonu bir anlamda "kefil" olacak. Diğer %15'ine ise KGF yoluyla teminat yada kişisel kefalet istenecek.
Bu krediye büyük talep olur, ortaya devasa "kredi riski" rakamları çıkar. Kaynak mı? Bankaların öz kaynaklarından bu krediyi kullandırmaları isteniyor. İş hayatında başarı, sağlamış yada sağlamamış bir çok işletme bu krediyi talep edecektir. Her ne kadar Devletin Kredi Garanti Fonundan söz edilse de bu kredileri bankalar kullandıracak; En büyük yük zaten günden, güne zorlanan Türkiye Bankacılık Sektörüne.
İşletmelerin kefaleti ve ticari başarıları Referandum sürecinde göz ardı edilebileceğinden, Allah hiçbir işletmenin başına vermesin; bu kredilerin ödenmemesi halinde bankaların hali çok kötü olur. Bu nedenle bankalar şimdiden söz konusu kredileri güvenilir, kendilerini ispatlamış işletmelere kullandırmanın arayışı içinde...
Geçtiğimiz hafta, beyaz eşya başta olmak üzere bir çok alanda vergi indirimlerine gidildi. Konut alımında da KDV indirimi söz konusu. Devletin bu yolla vergi kaybı gün gelir hesaplanır ancak milyarlarca TL'yi bulacak. Ayrıca vatandaş durduk yere sanki bedavaymış gibi gerekli, gereksiz tüketime özendirilecek. Taksitle aldığı bu ürünleri öderken çok zorlanacak. Dayanıklı tüketim malları üreticisi firmalar ise Referandum sonrası bu kez satışlarında alışık olmadıkları derecede durgunluk yaşayacaklar.
Fitch, Standard's and Poor, Mody's gibi Uluslararası Kredi Değerlendirme Kuruluşları birbiri ardına Türkiye Ekonomisi ve Bankacılık Sektörü için "olumsuz" değerlendirmelerde bulunuyor. Oysa Türkiye henüz Referanduma yönelik ülke ekonomisini adeta "ipotek" altına sokacak savurganlıklara başlamadı.
Hükümet sırf, Referandum sonucunun kendi lehine çıkması amacıyla ülke ekonomisinin dengelerini kökten sarsacak uygulamalar içinde. Oysa hem ülke, hem özel sektör hem de halkımız gırtlağına kadar borçlu. Bu borç yükü Referandumun ardından altından kalkılamaz bir şekilde artabilir. Ülke ekonomisinin geleceği adeta bir maceraya sürükleniyor.
Karşılaştığım neredeyse her yurttaşımıza "Referandumda hayır, değilmi?" diye soruyorum. Kafası karışık olanlar ve kararsızlarla konuşuyoruz, beni anlıyorlar. Bir de asla "Hayır'dan" söz ettirmeyenler var. O yurttaşlarımıza da cebimden bir kahve torbası çıkarıyor ve ekliyorum "Sevgili hemşerim, Referandumda "HAYIR" oy pusulası "KAHVERENGİ", sen bu kahveyi al, akşam evinde afiyetle iç, memleketin bugününü, yarınını bir düşün öyle karar ver".
HAYIR'lı günler diler saygı, sevgi ve selamlarımı sunarım.