Kurtuluş köy de tarımda…
Elektrik, mazot, gübre, ilaç, tohum, yem…
Zam zam üstüne gördü bu girdiler, Köylü-kır da yaşayan-üretenleri yoksullaştırıyor.
O yoksulluk, ekip-biçmeme üretimsizliğe dönerse?
Vay halimize!
Bugünlere nasıl geldik?
Devlet üretme çiftlikleri başta olmak üzere , tarım ve hayvancılıkla ilgilenen çiftçiye destek olan devlet kurumları yok edildi.
Bunu yük- acemilik olarak mı görmek gerek?
Ne demek yerli tohumu yasaklamak?
*
2000’li yıllarda geçimini topraktan kazanan 2 milyon çiftçi varken şimdilerde sayı 500 bin bile değil.
Kurtuluş köy de ve tarım da.
Ama nasıl?
Öncelikle 2012 yılında çıkartılan Büyükşehir Yasası yeniden ele alınmalı.
Çünkü, 16 bin 220 köy ve Bin 53 belde bu yasadan etkilendi.
Bu düzenleme ile tarım ve hayvancılıkla uğraşan geçimini sağlayan köylü, Mahalleli olunca, köylerinin ve beldelerinin ortak kullanılan tüm malları, meraları, taşınmazları bağlandıkları belediyelere geçti.
Yapılan imar değişiklikleri, toprağı işleyen ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerin, o yöreyi zorunlu olarak terk etmelerine neden oldu!
Meralar, tarım arazileri beton yığınına döndü.
Bugün İnanılması zor ama , 129 ülkeden 159 çeşit tarım ürünü ithal ediyoruz…
Sudan’da kiralanan arsalarda yetiştirilen ürünler fahiş fiyatlarla ithal ediliyor.
Bunları kim getiriyor?
Ne kadar kazanıyor?
*
Denizli’nin Çivril ilçesinde üretilen elmanın kilogram fiyatı 10 yıldır aynı. Bugün 1 kilogram elma 1 ekmek etmiyor. Geçtiğimiz yıllarda 16 liradan alıcı bulan ayçiçeği depolarda bekliyor, gün fiyatı 10 lira.
Fiyatların her geçen gün arttığı günümüzden yarına oluşabilecek en büyük tehlike üretmemek.
Sorunun çözümü Tarım Bakanı değişikliği değildir.
*
Tarım da yaşanan sıkıntı tavan yapmışken, mutfağa ateş düşmüşken bir de zeytin meselesi.
AKP, 2009’dan beri 6 kez zeytinliklerin imara açılmasıyla ilgili yasa çıkarmaya çalıştı!..,
Olmadı , yönetmelikleri devreye soktu.
Bugün;2017 tarihli Maden Yönetmeliği zaten gerekli istisnaları madencilik lehine vermişken, 1 Mart 2022 tarihli yönetmelik değişikliği ile Ege’de ve de ülkemizin her yerindeki zeytinliklerimizin talanına normlar hiyerarşisine aykırı bir şekilde yeni bir yasal kılıf hazırlanmaktadır. Tarım alanlarını, meraları, zeytinlikleri, ormanları korumak yerine enerji amaçlı kömür ve jeotermal faaliyetlerde belli şirketlere yönelik yeni imtiyazların gündeme getirilmesi kabul edilemez.
Bu genelgenin yargıdan döneceğini umuyorum.
Yoksa ülkemiz, önemli bir değerini daha kaybedecek!
Unutmayalım-unutturmayalım…
Anadolu’da hüküm süren 36 uygarlığın ekonomisi, zeytin, zeytin yağı, üzüm ve şaraba dayanıyordu.
Varoluşun, dayanıklılığın ve uzun ömrün simgesi, doğanın tacı, insanlığın bereketi zeytin ranta kurban edilmemeli.
*
Tarım da köye dönüşte planlama şart.
CHP Lideri geçtiğimiz günlerde katıldığı tarımsal etkinlikte net söyledi:Bir; çiftçi bir yıl önceden ne ekeceğini bilecek. İki, o ürünü kaça satacağını bilecek. Üç, sattığı üründen zarar etmeyeceğini bilecek. Dört, tüketici de evine ucuz ürün götürecek. İlk yapacağımız iş, ilk bir haftada, çiftçinin ister bankalardan ister tarım kredi kooperatifinden aldıkları kredilerin faizlerini ilk bir haftada sileceğiz. Bitti. Faiz yok, anaparayı da makul bir şekilde alacağız. İki, hiçbir çiftçinin üretim araçları asla ve asla borcu ne olursa olsun haczedilmeyecek.Tarımda kooperatifleşmeyi sağlayacağız.
Verilen mesaj net.
Bu mesajın muhatabına ulaştırılması ise CHP örgütlerine düşüyor.