Tarih: 4 Eylül 1919…
Mustafa Kemâl Atatürk ve Yol Arkadaşları,
Cumhuriyet’i Sivas’ta kurdu.
Günümüzde
Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i "en iyi anlatan"
Tarihçi-Yazar Sinan Meydan’a göre; Mustafa Kemâl Paşa’nın kurtuluş formülü,
“Emperyalizme karşı tam bağımsızlık+geri kalmışlığa karşı
tam uygarlık”tı!..
Tam uygarlık olmazsa tam bağımsızlık
sürmezdi çünkü!..
***
Sivas Kongresi,
Mustafa Kemâl'in Amasya Tamimi’ni
açıkladıktan sonra
-bir çağrı üzerine-
"1.Dünya Savaşı'ndan sonra işgale uğrayan
Türk topraklarını kurtarmak ve
ulusun bağımsızlığını sağlamak
için çareler aramak" amacıyla seçilmiş
millet temsilcileriyle gerçekleşti!..
Alınan 8 kararla -özetle- ‘’milli sınırları içinde
vatan bölünmez bir bütündü; parçalanamazdı!
Her türlü yabancı işgâl ve müdahalesine
karşı millet top yekün kendisini
savunacak ve direnecekti!
Kuvay-ı Milliye; tek kuvvetti, milli iradeyi
hakim kılmak temel esastı.
Manda ve himaye de -asla- kabul edilemezdi!..’’
Cumhuriyet'in temeltaşlarındandır bu kongre!
***
Kongrenin simge isimlerinden ‘’Tıbbiyeli Hikmet’’, bir öğrenci lideridir.
(Hikmet Boran; Askeri Tıp 3’teydi)
14 Mart 1919’da İstanbul işgal altındayken,
bir grup arkadaşıyla, okuluna dev bir Türk Bayrağı asmıştı.
Tarih onu ‘’henüz 18 yaşındayken de
Sivas Kongresi'ne üniformasıyla katılan
38 delegeden biri’’ olarak yazacaktı!.
Mustafa Kemâl ile şu ünlü diyalogunu da!:
“Paşam!
Delegesi bulunduğum Tıbbiyeliler
beni buraya istiklal davamızı başarmak
yolundaki çalışmaya katılmak üzere gönderdiler.
Mandayı kabul edemem!
Eğer kabul edecek
olanlar varsa, bunlar da her kim olursa olsun,
şiddetle reddederiz!
Manda düşüncesini siz kabul ederseniz
sizi de reddeder;
Mustafa Kemâl’i
-vatan kurtarıcısı- değil,
-vatan batırıcısı- olarak adlandırır ve kınarız.” Mustafa Kemâl, gencin söylediklerinden
etkilenir ve ona şunları söyler:
“Evlat müsterih ol !
Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum.
Biz azınlıkta kalsak dahi, mandayı kabul etmeyeceğiz!
Parolamız tektir ve değişmez:
Ya İstiklal Ya Ölüm!..”
Sonra...
Mustafa Kemâl, Tıbbiyeli’yi alnından öper;
ardından da şu sözleri sarfeder:
‘’ Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç
nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır!’’
Hikmet Boran da,
“Varol Paşam!” diye bağırarak Mustafa Kemâl’in elini öper.
Atatürk, Büyük Nutuk’ta da yiğitliğinden söz ederek "onurlandırır" Tıbbiyeli'yi...
***
‘’Tıbbiyeli Hikmet'’ direnci ve onuruyla "Sıhhiye Subayı"
Milli Mücadele’ye, Büyük Taarruz’a katılır.
9 Eylül 1922'de İzmir'e giren "Kemal'in Askerleri"nden biri olur.
Cebeci Askeri Hastanesi'nde tifüs aşısı araştırmaları yapar.
Savaş sonrası okulu bitirir, cerrah olarak Doğu'da göreve talip olur.
Rütbesi de Albay olmuştur.
Yasa çıkınca da Boran soyadını alır.
(Ünlü sunucu Orhan Boran; oğludur.)
Atatürk kendisini milletvekili yapmak istese de bu arzu bir türlü gerçekleşmez.
Hikmet Boran
44 yaşında sonsuzluğa göçmüştür.
***
Melih Cevdet’in ‘’Anı’’sından dizelerle
saygıyla selâmlıyorum sizi
Mustafa Kemâl Atatürk'ümüz ve Tıbbiyeli Hikmet!:
‘’Sevdiğim sokak adları gibi/Sevdiğim çiçek adları gibi/
Bütün sevdiklerimin adları gibi/Adınız geliyor aklıma!’’
İkiniz de; alınlarından öpülesi yol arkadaşlarınızla beraber
kuruluşu/kurtuluşu başaranlarsınız.
Bir destansınız siz destan!..