Sevgili Öğretmenim,
Biliyorum; bugün sizin için anlamlı bir gün. 12 Eylül darbecileri 1981 yılından bu yana 24 Kasım gününü size armağan etmişti. Bozuk saat misali, onların da doğru yaptığı nadir şeylerden biriydi “öğretmenler günü”. Unesco bile 1994’den bu yana 5 Ekimi “dünya öğretmenler günü” olarak kutluyor. 5 Ekim mi, yoksa 24 Kasım mı tartışmasını bir yana bırakalım. Bence hiç olmazsa bugün, sizin için gerçek gündem olan sorunlara odaklanalım;
Öğretmen maaşlarını soralım mesela; ortalama 5 bin lira. Peki ya milletvekili maaşları; sizinkinin beş katı. Ya saraydakinin maaşı; sizinkinin 17 katı.
Atanamayan öğretmenleri soralım mesela. Atanamayıp da intihar edenleri… Hal böyleyken okullardaki yüz binlerce öğretmen açığını konuşalım mesela.
Ya da “parasız, laik ve bilimsel eğitim” hedeflerinde neredeyiz diye soralım. Pisa’da kaçıncı sıralara geriledik dünyada?
Şimdi, tam şu anda; lise düzeyinde bir öğrencinin; okuduğunu anlama, anladığını yorumlama ve anlatma beceri düzeyinin ne olduğunu soralım mesela? Ve bu durumun asıl sorumlularının sizler değil, ülkeyi yönetenler olduğunu, eğitim sistemini on yıllardır yap-boz oyununa döndürdüğünü haykıralım mesela. Haykıralım ki; bir toplumu çökertmenin eğitimden geçtiğini bilenlerin el ovuşturmalarına izin vermeyelim. Baş öğretmen Atatürk’ümüze olan borcumuzu ödeyelim.
İmam Hatip dayatmasıyla top yekun bir gençliğin, aslında top yekun bir ülkenin çöküşünün hızlandırıldığını sorgulayalım mesela.
Ve emekli olan öğretmenlerimizin iç dünyalarını, geçim sıkıntılarını, pazar yerlerinde pazarcılık yaptıklarını sorgulayalım mesela…
Sevgili öğretmenim,
Bu anlamlı gününüzde canınızı sıkmak, içinizi acıtmak değil amacım. Bütün bu sorulara, sorunlara karşın, ülkemizin, gençliğimizin ve eğitimimizin aydınlık geleceği, sizin o hünerli ellerinizde yeşerip büyüyecek. O yüzden düşün önümüze, derim.
Bu anlamlı gününüzü kutlar, küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden öper, önünüzde saygıyla eğilirim.