Merhaba Yarın
Belki de dünyanın en büyük seçim bütçesini kullandılar.
OHAL koşullarında devletin tüm baskı ve gücünü üzerimize saldılar.
Medyayı teslim alıp sahibinin sesi yaptılar.
Kandil, Kılıçdaroğlu ve idam dışında bir şey anlatmadılar.
Filler gibi davranıp ülkenin her yanını ‘evet’ afişleriyle kapladılar.
Anketlerle manipülasyon yaptılar.
Muhtarlar, kaymakamlar, belediye başkanları, valiler, hükümet, saray yetmedi. Sonunda YSK’nın da yasa dışı karar almasını sağladılar.
Maç devam ederken kural değiştirdiler. Çünkü kaybettiklerini gördüler.
Sonuçta cebren ve hileyle ‘biz kazandık’ dediler.
Ama, ülkenin en fazla yarısının oyunu alabildiler.
Ya biz;
Belki de dünyanın en mütevazi bütçesini kullandık.
Her türlü baskı ve güce karşı direndik. Sükunetimizi koruduk.
İmece usulüyle ülkenin tüm renklerini kucakladık. Birbirimizin sesi soluğu, gözü kulağı olduk.
Bu Anayasa değişikliğinin başımıza ne çoraplar öreceğini birer birer anlattık.
Kadın genç, Türk Kürt, sağcı solcu, dindar ateist, liberal muhafazakar… kısacası toplumun örgütlü örgütsüz tüm kesimleri olarak arılar, karıncalar gibi çalıştık. ‘Hayır’ı dalga dalga büyüttük.
Anketlere değil, halkımızın güler yüzüne inandık.
Devlete karşı milletin sesi olduk.
Oylarımıza ve sandıklarımıza sahip çıktık.
Oyunu kuralına göre oynadık.
Sonuçta haklılığımız ve güler yüzümüzle biz kazandık.
Ülkenin en az yarısının oyunu aldık.
Şimdi, senin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bilmiyorum. Ama;
Cebren ve hile ile kazandıklarını ilan eden bir avuç filin yüz ifadelerine bir bak; hiç kazanmış gibi görünüyorlar mı? İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya, Denizli… Neredeyse tüm kalelerini kaybetmişler. Dile kolay; bunca eşitsizliğe rağmen ‘evet bloğu’ tam beş milyon daha az oy almış. Hem de ‘evet’ diyenlerin çoğunun ‘neye evet?’ dediğini bilmedikleri halde. Ya bir de bilseler?!..
Sevgili Yarın,
Kesin sonuçlar nasıl ilan edilir bilmem. Artık önemli de değil zaten. Ama önümüzde çok önemli yeni görevler duruyor, işte onu bilirim.
Şimdi; devleti elinde tutan bir avuç azınlık, istediği kadar ‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ desin, bu sonuçlar karşısında istediği gibi at oynatamayacak, bu kesin. Daha şimdiden OHAL’in uzatılmasına karar verdiğine göre, ülke hızla açık faşizm koşullarına sürüklenecek. Parti devleti, baskı ve şiddetini artırdıkça da kitle desteğini yitirecek. Ekonomik kriz, işsizlik, uluslar arası bozuk ilişkiler ise cabası. Kısacası, ülke yönetilemez duruma düşecek.
İşte bu koşullarda bize düşen görev, açık faşizme karşı direnmek, demokrasi ve cumhuriyeti savunmak olacak. Tıpkı referandum sürecinde başardığımız gibi, arılar karıncalar misali çalışmaya devam edeceğiz. Toplumun tüm kesimlerinin, birlikte barış içinde yaşayabileceğini savunacağız. Kardeşçe ve güler yüzle, farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu haykıracağız. Her yerde ve her şeyde birbirimize sahip çıkacağız. Dayanışmanın ve aşkın tohumlarını sabırla ve inatla yeşerteceğiz. Referandum sürecinde ‘hayır’ cephesinde yer alan ve ülkemizin aydınlık geleceğine sahip çıkan en az kırk milyon yurttaşa yeni umutlar sunacağız. Sağından soluna, Türkünden Kürdüne… şu oluşan ‘demokrasi cephesi’ne siyasal önderlik yapacağız. Sokakta ve sandıkta faşizmi tarihin çöplüğüne gömeceğiz. Daha demokratik ve çağdaş Türkiye’yi hep beraber yaratacağız, yaşatacağız!
Çünkü biz haklıyız! Kazandık ve kazanacağız!..