Gazetelerden poster kesmek zordur bilirsiniz.
Kağıt o kadar kolay yıpranır ki; üzerinde gerçek bir çalışma yapmanız gerekir.
Ve bir süre şampiyonluk yaşamamış bir takımın taraftarıysanız eğer bu durum zahmetli olduğu kadar hüzünlüdür de. Keseceğiniz fotoğrafın sizin için çok değerli bir şey olması beklenir.
Uzun bir zaman Beşiktaş’ın kupalı, madalyalı fotoğraflarını gazetelerde görmedim ve asla bu türden posterler kesemedim.
Kupa kaldırmayan takımın sevgiyle doldurduğu stadyum yüzlerce kilometre öteden daha çok ilgimi çekiyordu. Bu yüzden olacak ki odamın her köşesinde Dolmabahçe’den gazete fotoğrafları vardı.
İşte o stadyumun yıkılışını televizyondan gözyaşlarıyla seyrettikten sonra günlerce hiçbir gazeteye de aynı hüzün sebebiyle bakamadım.
İnsan sevmek isteyince mesafeler engel olmaz ve her ayrılık biraz zordur.
Ertesi sene Beşiktaş sezona fırtına gibi bir giriş yaptı.
Mağlubiyetlere, kupasızlığa öyle alışmıştım ki, iyi giden Beşiktaş’ı görünce bile içimde bir yerler hep buruk, hep İnönü kaldı.
Son dakikada bulduğumuz golle bir puanı zar zor kurtardığımız Kasımpaşa maçının sonunda, maçın spikerinden Başakşehir’e kadar gidip stadı dolduran, vefakar Beşiktaş taraftarına övgü dolu cümleler duyduktan sonra İstanbul’a maça gitmeye karar verdim.
Eski kız arkadaşıma, o zamanlar eski kız arkadaşım değildi, hemen bu durumdan bahsettim. Akhisar Belediyespor maçına benimle gitmeyi kabul etti.
O büyük gün geldiğinde ben çoktan Denizli’den İstanbul’a gitmiştim.
Sene 2015’ti ve 19 yaşındaydım.
Bu evrende yer kapladığım süre içerisinde Beşiktaş sadece iki kez şampiyon olmuştu. Birinde yedi diğerinde ise on üç yaşındaydım. Şampiyonluklar hatırlamayacağım kadar uzaktı ve zerre umurumda olan bir şey değildi. Statsızlık ise gerçekten canımı yakıyordu.
Kadıköy’den başlayıp bilmem kaç vesait devam eden seyahatimiz bir türlü bitmek bilmedi.
‘’Samet yoruldum.’’ İle başlayan cümle ‘’Samet üşüdüm’’ ile devam ederken artık Başakşehir’e ulaşmış ve Fatih Terim Stadyuma giriş yapmıştık.
Montumu ve atkımı Sedef’e verdiğimde artık her şey eskisinden daha güzeldi.
Maç öncesi söylenen tüm marşlara birlikte eşlik etmiştik.
Benden ayrılmak istediği gün hiç çekinmeden sildiği, en güzel fotoğrafımızı da o gün orada dünyanın en vefakar taraftarının içinde çekilmiştik.
Babamın bana Denizli’de her maç aldığı stadyum köftesini ona cebimdeki son parayla aldığımda maçın başlama düdüğü çalmıştı.
Her zaman ki gibi bir süre maça değil taraftarlara odaklandım.
Her şey değişmiş hatta Beşiktaş makus talihini yenmiş gibiydi. O sene gerçekten güçlü, yenilmez bir takım olmuştu.
On iki maçta sadece bir kez kaybetmiş ve ligin zirvesindeydi. Daha maçın beşinci dakikasında o müthiş takım golü yiyiverdi.
Sedef stadyum köftesinin henüz yarısına gelmemiş, ben ise hayallerimin onda birini tüketmemişken golü yemiştik.
Dolmabahçe’de değildik, daha maçın başında topu kendi ağlarımızda gördük ve o dakikalarda erkekler ağlamaz mottosuyla büyük bir savaş vermem gerekiyordu.
Kısa bir süre sonra toparladım kendimi. Zaten lider takım, ilk yarı bitmeden golü bulur durumu eşitler. İkinci yarıda da galibiyet golünü buluruz belki dedim.
Fakat dakika kırk civarındayken bir gol daha…
Ağlamamak için kendini sıkarken, gözlerinden tek tük akan yaşlara teslim olmak büyük çaresizliktir. Yaşayanlar bilir.
O maçı iki golle kaybetmek dışında birçok şey canımı yakmıştı.
Sedef: ‘’Üzülme, Manisa’ya da gideriz. Orada kazanırız.’’ dediğinde yaşadığım dram gerçek bir hüzündü.
Aylar sonra Beşiktaş puan tablosunun yine en tepesindeyken sadece Manisa’daki, Akhisar Belediyespor maçını bekliyordum.
Ligin sona ermesine dört hafta kalmıştı ve ben deplasmana giderken bu kez yalnızdım.
Dedim ya; Sedef eski kız arkadaşımdı artık.
Stadyuma girdiğim andan son dakikaya kadar iki yıldızlı formaların galaksiler dolusu sevda biriktiren çocuklarıyla avazım çıktığı kadar bağırdım.
Tribünde öyle olur, tanımadığın fakat seninle aynı rengi paylaşan adamlar kardeş gibi gelir.
İlk kez stadyum köftesinin yüzüne bile bakmadım.
Git gellerin ardından son dakikada attığımız golle bir puanı zar zor kurtarmıştık.
İki koca maç, ikisi de deplasman, bir ayrılık, onlarca hüzün…
Üzerine roman yazabileceğim bu kıymetli mücadeleler için aslında söylemek istediğim tek şey var.
O sene Beşiktaş şampiyon oldu.
Benim ise odamda kupalı, madalyalı gazete fotoğrafları yerine ‘’İnönü Stadı yeniden inşa ediliyor.’’ posteri asılıydı.
Sedef, Dolmabahçe ve tüm hasretler üzerine hem de.
Samimi bir bekleyiş yeryüzünün tüm olgularını, en güzel gol ile mağlup edecektir.
O gün şerefli ikincilikler hepimize yeter.