İnsanlar arasındaki farklar,sadece ailesel yani
Irsi nedenlerle izah edilemez.
Eşit şartlar altında yetişen aile bireylerine
“eşit fırsat ve imkanlar” sunulmuş olsa bile,
Hiçbir fert,tornadan çıkmış,fabrikasyon değildir.
Bu sebeple,aile fertleri arasında başarılı ve
Başarısız fertlerin olması çok tabiidir.
Sosyalistler,kişi mülkiyetlerin sınırlamasını
İsterlerken,komünistler sistemlerde ise,
Mülkiyetlerin tamamen ortadan kaldırılmasını
Savunurlar.Bu durum,kişilerin ve cemiyetlerin
Özel mülklerine “istismardan “ başka bir şey değildir.
İstismarın sonunda ise,toplumda sadece” ezen ve ezilen”
Zümreyi göreceksiniz.
Mesela,bir partizan üyesinin tam yetki ile görevlendirildiği
Bir yerde,”komünist partizanlar ya da siyasi parti
Yetkilileri sınıfı ”teşekkül etmesine fırsat verilecektir.
Nefsi-emareye sahip insanın ,doyumsuz bu nefis
Açlığı,ortaya büyük bir “burjuva” sınıfını doğuracaktır.
Demokratik bir hukuk devletin de bile,bütün devletin
Yetkilerini elinde bulunduran,insanların ve bilhassa
Devlet memurlarının tayin,atama ile ilgili
İşlerini yaptırabilmeleri için,siyasi parti cuntası gibi
Bir sınıf oluşmaktadır.
Bu siyasi halk cuntası,siyasi yetkisiyle,siyasette
Etkin ve yetkili olanın “yüzü suyu hürmetine” ya da
Maddi-manevi çıkarlar ile işler yaptırılmakta ve
Yapılmaktadır.Kılıf,sadece,siyasi ve demokrasi!
İnsan denen meçhulün,ihtiras ve hırsları,bütün
Adaletsizlerin,haksızlıkların temelidir.
Bunun sonunda,”istismar eden ve istismar edilen”
Gruplar meydana gelecektir.
Hz.Peygamber(s.a.s),”İnsan çok haristir.Ona bir vadi dolusu
Altın verseniz,bir vadi dolusu da ister.”
Yukarıda da bahsettiğim gibi,İslam bunu,insandaki
Nefs-i emareye bağlamaktadır.
Haris olan yani doymak bilmeyen nefsin,”ıslah ve
Terbiye “edilmesi gerekir.
Psikanalistlerin “id” yani “alt-ben” egosunun olduğunu,
Nefsi emareyi bu adla isimlendirdiklerini görüyoruz.
İnsan,yaratılışı itibariyle,”Eşref-i mahlukattır.”
Yani yaratılmışların en güzeli,en şereflisidir.
İnsanın bu eşref tarafını dumura uğratıp,hayvani
Arzu ve isteklere boyun eğdiren ise,nefsi-emaresidir.
Hayvanlarda zeka,şuur,zihin,meleke,nefsi emare
Olmadığından,onlar sadece içgüdüleri ile
Hareket ederler.
Bu sebeple,hayvanlar Allahın onlar için çizdiği
“haddi” asla aşmazlar.
İstismarların temelinde insanlardaki,
Bu nefs-i emare yatar.Eğer,ıslah edilmiş ve
Talim-terbiyeden geçmiş olan,alt-ben,bütün
İlerde orta yolu arar ve bulur.
“İtidalli” davranmayan insan,kazandığını
Sanırken,bir anda kaybeder.
Zira,nefis,haksızlığı haklı,gayri meşruluğu meşru,
Kötüyü iyi,günahı sevap gibi gösterir.
Kendi adaletini kendisi sağlama gibi,güç zehirlenmesi
İçine düşecektir.
Allahın insanlar için yarattığı her türlü nimetlerden
Azami istifade edilecek,ama asla “israf “ edilmeyecektir.
Bu nimetlerde herkesin hakkı olduğu gerçeği de
Asla unutulmayacaktır.
Nefsin ihtiyaçları da,”helal” yollardan karşılanmalıdır.
Nefsi tamamen aç bırakmak,insanın nefsine,dolayısıyla
Kendisine zulmetmiş olacaktır.
İslam’ın bize öğrettiği en önemli “CİHAT” yani savaş,
Öncelikle,kendi nefisimiz arzuları ile olan savaşımızdır.
Savaşlar kazanılır ya da kaybedilir.
Lakin,insanın helal-haram,Hak-haksızlık,Adalet-adaletsizlik,
İyi-kötü,Günah-sevap normlarında kendi nefsinin ihtiyaçlarını
Karşılarken,her zaman “hak ve hakikatten,” “adaletten”
Ayrılmaması gerekir.
İşte “gerçek kahraman” bu kişilerdir.
Hırsını yenerek,gerçekleri istismar etmeyendir.
İnsanların hak ve hukukuna saygı gösterendir.