Hangi ırka,hangi dine,hangi mezhebe ve de ister pagan,ister,
İster ateist,ister seküler isterseniz de pragmatik düşünün..
İster zengin isterseniz de fakir olunur.
Kütüphaneler dolusu kitap sahibi olsanız,istese de ümmi,cahil,hiç
Okumamış olunuz.
Kısacası,bu dünyada,güzel-çirkin,zengin-fakir,iyi-kötü,asaletli-asaletsiz,
Okumuş-okumamış,inanan-inanmayan,Müslim-Gayrimüslim,
Paşa-er,Seçmen-vekil-Bakan,kısacası,bütün bunlar,bize dünyada verilen
Görevin payeleridir. Kimimiz bunları nimet sanırken,kimileri de külfet sanır.
Herkes bir arayış içinde.Durumundan,yaratılmışlığından,dününden,yaşadıklarından
Kimse,akılda kalıcı bir sonuç çıkarmıyor.
“İki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece’yi” diline pelesenk edinmiş,ama
Sonuç yok.Sonuca varabilseydi,bedenen ve ruhen huzurlu ve mutlu olacaktı.
Hep,geleceği bekliyoruz.Geçmişten ders almadan,geçmişinden bir atasözü
Bir mana,bir hikmet çıkarmadan,mutluk için nasıl bir fikir üretebilirsiniz ki?
Değirmen taşı misali,hep aynı yerde döneriz ve zamanı tüketiriz.
Sonra da, ''AKŞAM OLDU HÜZÜNLENDİM BEN YİNE'' şarkısını
Söylemeye başlarız.
Hayatımıza,iyi düşünce,fikir,aksiyon,okuma,tecrübe,hak ve hakikati
Sokmaz isek,hala anamızın kullandığı yağı kullanmaya devam edersek,
O zaman TERAKKİ nerede kaldı?
“İki günü eşit olan bizden değildir” hadis-i şerifini ne diyeceksiniz?
Yaşamak,sirkede kurt misali yaşamak olmamalı.
Sanat,okumak,turizm,üretmek,paylaşmak gibi ruh terapisine iyi gelen,estetik ve
Kültürel olan her şeyle ilgilenmek gerekir.
Yaşamak; duymadığın kalp sesinin,durmadan çalışması demek değildir.
Beden yaşın,ruh ve duygu yaşına dost olmalı.
Madem ki biz bir ırkın bir milletin ayrı,ayrı fertleriyiz ama,bizi millet yapan
Halisane duygularımızı da unutmamalıyız.
Yetmişe yaklaştığım doğum yaşımla,bugüne kadar,imkanlı,imkansız mücadelelerimin
Sonunda,tefekkürlerimin bana öğrettiklerini,kendime düstur edinmeye çalıştım.
Fertler önce kendilerini kurtarmalıdır ki,millet kurtulsun.
Anne-babalar kendilerini maddi ve manevi prangalardan kurtarırsa,
Evlatlarını da kurtarmış olurlar.
Düşüncelerimi,”YAŞAM MANİFESTOSU” ile özetlemek istedim.
1-Rızkımı veren Allah.O zaman benim rızkıma kimseler mani olamaz.
O zaman anladım ki;herkesin rızkı Allah'tan,Kimse kimseniz rızkını yiyemez.
Sen,dağıtırsan,paylaşırsan,ite o zaman,rızkının ürünü daha da artacaktır.
İşte bunu öğrendim.
2-Allah'ın görmeyeceği bir yere gideyim dedim,öyle bir yer bulamadım.
Demek ki;ne yaparsam yapayım,beni gören ve gözetleyen Allah var.
O zaman ben de yaptıklarımdan utandım,hep haya ettim.
Peygamber efendimizin “Güzel ahlakı tamamlamak için geldiğini”
Unutmamaya çalıştım.Bütün eylemlerimi buna göre yapmaya odaklandım.
3-Bir TC’nin vatandaşı,Allah bir kulu,Resul-ü Ekrem efendimizin de
Ümmetindenim.Bu dünya bana bir görev,bir iş verilmiş.Bunu benden başka
Benim yerime kimse yapamaz.O zaman kendi işimi kendim yapmayı öğrendi.
“Tarlan varsa içinde,gemin varsa kıçında,işin varsa başında” olmayı ilke edindim.
4-Az yaşa,çok yaşa,bir gün ölüm gelecek başa.
“İnna lillahi ve İnna ileyhi raciun” Her canlı ölümü tadacağına göre,
Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işine,yarın ölecekmiş gibi de ahreti,
Aklımdan çıkarmadım.Ona da hep hazırlandım.
5-Dünya yaptığım iyilik ve kötülük,hep kalıcıdır.Tahtaya çakılan çivi gibidir.
Çivileri sökmüş olsanız bile,çivilerin izleri kalacaktır.
O zaman,eğer ben akıllı ve inançlı isem,kötü huylarımı ve eylemlerimi bırakıp,
İyiliklerimi çoğaltmam gerekir.
Bu da benim EŞREF-İ MAHLUKAT oluşumdandır.
Ben,biz boşuna yaratılmadık. Yaratılmamızın gayesi,hem muamelat ibadetlerini
Yaparken,yaratılanları da sevmek,onlarla dertleşmek,paylaşmak gibi insani duygular,
şeytan ile insan arasındaki fark budur,olduğunu anladım.