“İslam dini öksüz, Müslüman ise yetimdir.”
Bunun sebebi, hattı satında çok basit.
“OKUMUYORUZ...
Halbuki, ilk ayet bize okumayı emrediyor.
“İkra!Bizmi Rabbikellezi Hâlak”
Oku! Seni yaratan Allahın adı ile oku.
Oku emri bize, iki önemli konuda aydınlatıyor.
İlki, cehaletten kurtulmak için, okumak,
Diğeri de, ne yaparsak yapalım, İşimize
“Rahman ve Rahim Allahın Adıyla”
Diyerek başlamak...
Irkımız bizim kaderimizdir.
Türk olarak doğduk, Müslüman Türk
Olarak öleceğiz.
Din, insanın tercihidir.
İnsan akıl baliğ olduktan sonra, babasının
Dinini seçmek zorunda değildir.
Eğer bir din seçecekse, o zaman dinleri
Araştırmalı, sonra bilinçli bir şekilde
Dindar olmalıdır.
Son din İslam ve Son kutsal Kitap Kur’an
Olduğuna göre, İslam’dan başka bir din
Mensubu olmak, bence milattan önceye gitmek
Ya da Kur’an’ı iyi bilmemek anlamına gelir.
Zira, önceki dinler, kutsal kitaplar geçerli olsaydı,
Kur’an ve son peygamber Hz.Muhammed
Mustafa(s.a.s) gönderilmezdi.
İnsanların yaptıkları anayasa ve diğer yasalar,
Zaman içinde yürürlükten kalkıyorsa,
Diğer kavimlerin nasıl yok olduğunu,
kutsal kitapların da, menfaat için, ne şekilde satıldığını,
Kur’an’ı okuyan ve anlayanlar, çok iyi bilirler...
Eğer, sizler Din ile yani dinde “arınmak” istiyorsanız,
Mümin gönüller, hapsedilmiş vicdanlar,düşünemeyen
Kafalar, öncelikle dinin asli kaynakları ile yıkanması
Gerekir.Bunun için, dindenmiş diye “arap örf ve adetlerini”
Ve diğer her türlü “bi’atları” dinden temizlemek lazım.
Bu da, ancak “dinin asli kaynaklarını” öğrenmekle olur.
İslam’da her yüz yılda bir dünyaya gelen “Mücedditlerin”
Görevi de budur.
Dini kendi gerçek mecrasında tutarak, yepyeni kadro ve
Müesseselerle fonksiyonel hale getirmek lazım.
İslam tarihinde yetişen büyük mücedditler olmuştur.
Bunların başlıcaları; İmamı Azamların,İmamı Gazalilerin,
İmamı Rabbanilerin ve diğer İslam büyüklerinin
Yaptığı da budur.
İmam-ı Azam hazretleri’nin tespitlerine göre,
“dinin asli kaynakları” yani (Edille-i Şer’iye)
Dörttür. Bunlar, Kitap,Sünnet,İcmai Ümmet ve
Kıyas-ı Fukaha..
Eğer, bir milletin örf ve adetleri, bu dört asli
Kaynağa aykırı olmadıkça, örf ve adetlere
Uymak emredilmiştir.
Bazı Müslümanlar-kendilerine göre-sadece Kur’an-ı Kerimi
Kabul eder. Bazıları da Kuran ve sünneti kabul etmektedir.
Bir çok sahte hadislerin olduğunu iddia edenler,
Hadis-i şerifleri kabul etmemektedir.
İcma-i Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha’yı kabul etmezler.
Halbuki, İcmai Ümmet, Peygamberimizin sahabelerinin
Hepsinin aynı fikirde beyan ettikleridir.
İcma, söz birliği etmektir.
Kur’an, Hz.Peygamberin ölümünden sonra ayetler
Toplanıp bir araya getirildiği için, İCMA önemlidir.
Ayetler vahiy yoluyla gelmesine rağmen, bu ayetleri
Sahabeler ezberleyip, daha sonra aynı ayetler en az 5 kişi
Tarafından aynısı söylenerek, doğrulanmıştır.
Bu sebeple İcmai ümmet reddolunamaz.
Kıyas-ı Fukaha yani “İctihat” gerek hukuk gerekse
Din hususunda da geçerlidir.
Eğer, hakim karar vereceği zaman, hukukta bir boşluk
Görürse, o dava konusunda daha önce Yargıtay’ın
İCHİTADLARINI bakılır.Böyle bir dava konusu
Daha önce görülmüş olduğundan, bu hususta
Yargıtay’ın benzer kararına göre, hakim kararını verir.
Buna hukukta “İCTİHAT” adı verilir.
Dinde ictihat ise, Kitap ve sünnette açıkça belirtilmeyen
Meseleleri,açıkça bildirilen dini hükümlere benzetip
Yeni hükümler çıkartarak çözmek demektir.
Bilindiği gibi, Kur’an-ı Kerimde muhkem yani değişmez
Ayetlerin yanında,müteşabih yani Mücdehitlerin
Beraberce yorumlarına bırakıla ayetler vardır.
Yani kitap ve sünnet ile bildirilen konularda
İctihat yapılamaz.
Bu hususta,mecelle şöyle buyuruyor;
Madde-41,” mevrid-i nass da ictihada mesağ yoktur.”
Türkçesi, ortada apaçık bir nass(ayet)varsa, ictihad yapılamaz.
Nahl-43,” Bilmiyorsanız, zikr erbabına sorunuz.”
Buradaki “zikr erbabı’ndan” din ulemaları, büyük
Müfessirlerden bahsetmektedir.
Din büyüklerine “Din Alimi ve MÜCTEHİDİ” adı verilir.
Din alimleri yani Müctehidler,Kitap ve sünnet aydınlığında
Yürüyerek, Müslümanların sorularına cevaplandırmışlardır.
“Kıyas” ve “İctihad” kavramları,sonradan çıkmış değildir.
Hz.Peygamber zamanından beri olan bir müessesedir.
Bütün bunlar, ayetlerin yani İslam’ın iyi anlaşılmasını
İçindir. İslam’ın din alimleri yani önemli Müctehidleri;
İsmi Azam Ebu Hanefi, İmam-ı Maliki, İmam-ı Şafi,
İmam-ı Hanbel ve bunlardan sonra yetişen, İmam-ı Gazeli,
İmam-ı Arabi, İmam-ı Rafii,İmam-ı Nevevi
Gibi nice din alimleri ve Müctehidler İslamı
Doğru anlatmak için,büyük emek ve gayret
Sarf etmişlerdir.
Ne zaman din, ortada bırakıldı, hiç alakası olmayan
LAİKLİK tartışılmaya başlanıldı, işte o zaman,
Dinin derisi arasına saklanan PARAZİTLER
Ortaya çıkmaya başladı.
Orta okul ve liselerdeki isteğe bağlı “din ve ahlak”
Dersi, sadece ismi olan bir ders olarak,1980 sonrası
Darbe hükümetinin bindirmesidir.
Din, asla boşluk götürmez. Siz, doğru bilgiler
Vermezseniz, birileri yerini hemen doldurur.
İşte 15 temmuzun Fetöcüleri, kendilerini 40 yıl
Kamufle ederek,hazırlandılar.Devletin kurum ve
Kuruluşlarını sahiplendiler.
Sonuç;15 temmuz oldu.
MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığı,İslam’ı insanlara
Doğru bilgilendirmek zorundadır.
Böylece Müslüman Türk milletine,büyük hizmet
Edilmiş olacaktır...
Gerçek BEKÂ bundadır.