Nevruz, kelime anlamı ile NEV yeni, RUZ ise gün anlamına gelir. O zaman NEVRUZ; yeni gün olarak ifade edilmiştir…
Türklerin dışında birçok kavimler, topluluklar, Nevruzu, bir uyanış, bir yeni başlangıç, bir bahar gibi birçok anlamlar katmışlardır…
Türklerin Ergenekon’dan çıkmalarından dolayı, Şamanist oldukları için, ateş yakarak Ergenekon’dan kurtulmalarını, yeni bir hayata başlamalarına istinaden, başlatılan bu kutlamanın adın “NEVRUZ” demişlerdir…
Oğuzlar, Uygurlar, Kırgızlar, Tatarlar, Peçenekler, Kazakla Orta Asya’dan günümüze kadar nevruz kültürünü yaşamışlar ve yaşatmışlardır…
Anadolu’da ise, Türkler ve Kürtler beraberce” NEVRUZ ATEŞİNİ” yakarak, kutlamaya devam ettirmektedirler…
Kutlamadaki, örs ve çekiç ise, malum olduğu üzere, Ergenekon dağların demir filizi ile dolu olması ve demirleri eriterek yol bulmalarından dolayı, örs üzerinde demir dövülür…
Baharda, toprak, hava ve su canlanır. Bu canlılık tabiata yansır…
Ölünün yeniden DİRİLİŞİ gibi…
İnananlar için, bu dünya ahretin tarlasıdır. Ne ekersen ahrette onu biçersin misali, uyanışı temsil etmektedir…
Keşke bu uyanış sadece tabiattaki mevsimsel uyanıştan ibaret olmasa…
Hasta ruhlar da uyanarak, sevgiyi, hoşgörüyü, yardımlaşmayı canlandırsak…
Hayat insanlar için hep bayram olsa…
Savaşı başlatarak insanların ölümüne sebep olan bu insanlar, barışa su vererek onu canlandırarak, insanları sevgiyle kucaklasa…
Dünyanın değişmeyen ve değişmeyecek olan yasasını içimize sindirerek, mevcut durumumuzu rıza gösterip,”Allah, isteseydi herkesi tek bir kavim yaratırdı” ayetine saygı göstersek olmaz mıydı?
Nice vazgeçilmez krallar, padişahlar, firavunlar geldi geçti. Mezarlıklar vazgeçilmez sanılanlarla dolu.
Bu gerçek, niye bizleri ilgilendirmiyor acaba?
Nefis denilen şeytana tapan bu insanlar, sadece Müslüman’ım, Hıristiyan’ım, mezhebim şu diye övünmesinler…
Ruhunda dünya servetine olan düşkünlüğünü öldüremeyenler, şeytanın ya avukatı ya da onun erleridir…
İnsan, fiziksel görüntüsü ile değil; insani vasıfları ile insandır. Aksi olsaydı eğer; Hz. Peygamber ile Ebu Cehil arasında bir fark Olmazdı…
Peygamberler, güzel ahlakın temsilcileridir.
Nevruz da, insanları insani duygularını yaşatmalı…
Aksi halde, kaybeden hep insan denilen mechul olacaktır…
Hz. Mevlana’nın dediği gibi; “Hayvanlar, hayvanlıkları ile melekler de, meleklikleri ile kurtuldular. Ama insanlar ise, ikisinin arasında yalpalayıp duruyor…
Yunus tabiriyle; “Gelin tanış olalım, işin kolayını tutalım. Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz”
Adına ne dersen de, insanlara intikal etmeyen, insanlara faydası olmayan her şey mekruh ve yalandır…
Nevruz aşkı, sevgisi, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti, insanların yaşam hakları, sadece laf-ı güzaf olarak kalmamalıdır…
Etkinlikler kutlanmalı, ama ruhu da insanlara geçmelidir…
Bu duygu ve düşüncelerle, milletimizin “NEVRUZU” kutlu olsun…