Sayın Zeybekci,
Sayın AKP’li Milletvekilleri,
Size bu mektubu, bir gazeteci olarak değil, kuruyan bir ırmağın, suskun bir balığın, toprakla beraber susuzluktan kavrulan bir çiftçinin sesi olarak yazıyorum.
Çal’ın o serin yamaçlarından, üzüm bağlarından, Baklan Ovası’nın bereketli bağrından, Bekilli’nin umutla beklenen sabırla sürülen kuru tarlalarından, Çivril’in köklü ceviz ağaçlarından, serin elma bahçelerinden, yaz güneşine yaslanan şeftali dallarından, Işıklı Göl'ünden yankılanıyor bu çığlık haykırış:
“Menderes kuruyor, siz hâlâ susuyorsunuz!”
Küfi Çayı'nın üstüne kurulan barajlarla, Yeşilçatı Göleti’nin gölgesinde yapılan yatırımlarla Afyon’un Dinar ilçesi suya boğulurken, bizim topraklarımız susuzluktan çatlıyor.
Çiftçi tarlasına su bulamıyor.
Silajlık mısır toprağın altında ölü doğuyor.
Ayçiçeği, daha güneşe dönmeden boynunu büküyor.
Ve siz…
Susuyorsunuz.
Biliyor musunuz Sayın Zeybekci,
Her yıl Çal’da yapılan “Sudan Koyun Atlatma” geleneği artık yapılamıyor.
Yüzyıllardır sürdürülen bu kadim tören —UNESCO’nun bile tanıdığı bir kültürel miras— susuzlukla birlikte bitme noktasında.
Koyunlar artık suya giremiyor. Çünkü o su artık yok.
Menderes’in yatağında balıklar ölüyor.
Ve siz, hâlâ sessizsiniz.
Sayın vekiller,
Afyon’daki yatırımlara karşı değiliz. Her üretici hak ettiği hizmeti almalı.
Ama bir ilin suyu verilirken diğerinin nefesi kesilmemeli.
Tarımda adalet, suyla başlar.
Bizimkisi siyaset değil, yardım çağrısıdır.
Bu topraklarda yaşayan insanlar adına su istiyoruz.
Sadece toprağa değil, tarihe, geleneğe, geleceğe hayat vermek istiyoruz.
Ve soruyoruz size,
Menderes’in sessiz çığlığını ne zaman duyacaksınız?
Sudan atlayamayan koyunları, toprağa ekilemeyen tohumları, ölen balıkları ne zaman göreceksiniz?
Bu suskunluk daha ne kadar sürecek?
AKP Afyon milletvekili ve Eski Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu zamanında; Küfi Çayı’nın üzerine barajlar kuruldu, Yeşilçatı Göleti’yle Afyon’a can verildi. Eyvallah.
Ama aynı suyla Denizli’nin canı çekildi, sesi kısıldı.
Afyon sulanırken, Çal, Baklan, Çivril susuz kaldı.
Ayçiçekleri açamadan kurudu, mısırlar ekilemeden vazgeçildi.
Ve siz, sadece izlediniz.
Ama sadece üretici değil, bu bölgenin doğası, kültürü, tarihi de can çekişiyor.
Yüzyıllardır her yıl yapılan, UNESCO’nun da tanıdığı “Sudan Koyun Atlatma Geleneği” artık yapılamıyor. Çünkü koyunların geçeceği su kalmadı.
Sayın vekiller,
Bu sadece susuzluk değil. Bu bir ekolojik yıkım.
Ve bu yıkıma karşı bu topraklar yıllardır mücadele veriyor.
Büyük Menderes İnisiyatifi (BMİ) Havza Bileşenleri, yedi yılı aşkın süredir ayakta.
Bu, politik bir hareket değil.
Bu, yaşam hakkını savunan bir ekoloji hareketi.
Sadece Çal’da değil, Denizli’nin dört bir köşesinde BMİ’nin emeği, direnişi var.
Yıllardır uyardılar, raporladılar, anlattılar…
Ama siz duymadınız.
Gazeteciler yazdı, okumadınız. Çiftçiler, üretiler ayaklandı, gözlerinizi kapadınız.
Çevreciler protestolar yaptı, görmediniz. Bu kentin saygın akademisyenleri çırpındı, tınmadınız.
CHP milletvekilleri mücadele verdi, çözüm önerileri sundu ama siz yine kulaklarınızı tıkadınız.
Çal Belediye Başkanı Ahmet Hakan, bu felaketi TBMM’ye taşıyacak. Bugün, Ankara yolunda...
Soruyoruz size:
Menderes’in çığlığını ne zaman duyacaksınız?
Sudan atlamayı bekleyen koyunları, tarlasına su bekleyen çiftçileri, oksijensiz kalan balıkları ne zaman göreceksiniz?
Ekmeğini bu topraklardan çıkaranların sesini ne zaman duyacaksınız?
Artık sessiz kalmayalım.
Bu toprak hepimizin.
Bu su, çocuklarımızın hakkı.
Bu nehir, sadece bir akarsu değil; gelenektir, geçimdir, gelecek umutlarımızdır.
Menderes can çekişiyor.
Ve biz, susarsak hepimiz kuruyacağız.
Bir Gazeteci olarak değil,
Menderes’in evladı olarak, sadece su değil; adalet isteyen biri olarak bu yazıları yazıyorum.
Görmeniz, okumanız ve artık harekete geçmeniz, bu çığlıkları duymanız dileğimle...
Saygılar...