Garip ve fakir adamın biri,zengin bir adamın kızına aşık olur.
Bu Kızın adı Leyla,babasının adı ise Karun imiş.
Leyla’yı seven gencin adı da,Kurban imiş.
Kurban, Leyla’yı istemek üzere,evlerine gider. Leyla’nın babası, çulsuz ve hiçbir şeye
Sap olamamış olan Kurban’ı evinden kovar.Giderken de;”Eğer bir daha gelirsen,10 dönüm tarlan olacak,meyve bahçelerine sahip olacaksın,altında en model aracın olacak,temiz
Giyinerek gelirsen” o zaman sana Leyla’yı veririm,demiş.
Kurban,bütün bu söylenenlerin mümkün olamayacağını bildiğinden, Leyla’yı kavuşamayacağını düşünerek,Menderes nehrine kendisini atarak intihar etmek istemiş.
Menderese giderek kendisini su atmış.Tam o sırada pamuk sulamakta olan bir çiftçi,bunu
Görerek kurtarmak için kendisini suya atmış. Kurban’ı belinden yakalayıp,sudan dışarı çıkarmış.Çiftçi,niçin intihar etmek istediğini sorunca her şeyi ona anlatmış.
Çiftçi buna yardım etmek kendisine iş vererek,bütün amelelerin başında DAYIBAŞI olmayı
Teklif etmiş.
Gel zaman git zaman,Kurban evlenerek bir oğlu bir de kızı olmuş.Çiftçinin çocuğu olmadığı için,bu iyi niyetli ve iyilik sever kişi, Kurban’ı resmi evlatlık edinmiş.
Bir gün Kurban,şeytana uyarak,bir tepe üstündeki tarlayı sürerken,yanında çiftçi de varmış.Bu çiftçinin adı da,Mustafa çavuş imiş.
Traktörü Mustafa çavuş kullanırken,Kurban traktörün direksiyonunu,ters yöne kıvırarak,
Traktör uçurumdan yuvarlanmış.Kurban da kendisini traktörden aşağıya atarak,kurtulmuş.
Savcının verdiği ölüm raporu,traktör kazası ile ölüm olarak kayıtlara geçmiş.
Sonuçta bütün mallar Kurban’a kalmış.
Kurban,Karun kadar zengin olduktan sonra, Leyla’yı filan unutmuş.
Toprak ağası olarak yaşamasına devam ederken,patronu Mustafa çavuşu öldürdüğünü bir türlü unutamıyormuş.Vicdan azabından uyuyamıyor,adeta yemeden içmeden kesilerek,
Kimselerle konuşmuyormuş.
Kendisini odaya kapatır,sadece ihtiyacı olunca çıkarmış.Oğlu,babasının bu durumuna çok üzülürmüş ama oğlu,babasının başından geçenleri bilmediği için,sadece üzülüyormuş.
Bir gün babasına;”Baba,Allah diye bir varlığın olmadığını,bu sebeple Ondan ve mahkemesinden korkmanın budalalık olduğunu,ahret diye bir şey olmadığından,bunun için ruhun telaşlanmasına ve tasalanmasına gerek olmadığını,eski bu boş inançlarından vazgeçmesi gerektiğini söyleyerek” babasının bütün inanç ve imanını alt üst etmiş.
Oğlu devamla,”Baba,bu koca karı masallarından kurtul artık” diyerek,adamın beynini yıkamış.Bir gün adam kendi kendine kaldığı bir gün;”ne güzel,Allah yok,ruh yok,ceza yok!
Bunca zamandır boşu boşuna çekmişim,diye kendisini teselli eder.
“Herkes yaşamak için mücadele ediyor.ben de mücadele ederken,bir kişiyi öldürmüşüm,
Bu normaldir.Herkes birbirleri ile devamlı boğuşuyoruz,der.”
Bir gün kendisine;madem ki kazanmak için birbirimiz ile savaşıyoruz,gün gelir benim oğlumda beni öldürebilir.Oğlum benim ile savaşsa,kim ölecek? Elbette ben öleceğim..
Oğlunun kendisine öldüreceği fikri,Kurban da,takıntı yapmaya başlamış.Devamlı oğlunun hatta gelini ve torunlarının bile kendisini öldüreceği düşüncesi,kendisinin içine kaplamış.
Zehirleyerek beni öldürebilirler diye,evde yemek yememek ve her hangi bir şey içmemeye başlamış.Bu düşünce onu,tamamen içinde kapanık,paranoyak olmaya ve depresyona sokmuş.
Gece yatarken bile kapısının arkasına koltuklar koymuş. Kurban’ın bu durumundan,eşi, çocukları ve torunları,kendisini seven herkes üzülmeye başlamışlar.
Her gün bir VASİYETNAME hazırlamaya başlamış.Eğer ben malımı-mülkümü bir resmi yere bağışlarsam,o zaman beni öldüremezler.Zira,öldürdükleri zaman benim onlara bırakacağım bir şey olmadığını görecekler.
Bir gün kendi kendine,oğlu gibi düşünen yani,” Allah'ın ve hesap gününün olmadığını “ bilenler,bir gün gelip beni öldürebilirler.
Bu sefer işin başına dönmek lazım,der.Tekrar çocuklara ”Allah'ın varlığından birliğinden ve hesap gününden “bahsetmek lazım geldiğini,insan öldürmenin büyük günah olduğunu onlara
Bilgilendirmek lazım,diye düşünmeye başlar.
Kurban tekrar 5 vakit namazına başlamış,bu zaman da,Umre ziyareti yapmış,tam bir SOFİ olmuştu.Allah ile ilgili düşüncelerini oğluna ve herkese aşılamaya çalışıyormuş.
Her geçen gün artan zenginliği,ona sadece güvensizlik,huzursuzluk,şüphecilik vermiş.
Bu tür yaşam,15 yıl daha devam etmiş.
Bir gün o kadar çok yorulmuş ki;kendi dolabında kilitli bulunan vişne şurubundan içmiş ve bir daha uyanamamış.Oğlu,babasının tabutunu camiye götürmüş.Tabutu,bu para babasının parlak davetlerini hiç kaçırmayan,bir sürü dalkavuklar cenazenin arkasından yürümüş.Cenaze namazını kıldıran hoca efendi;Kurban’ın üstün meziyetlerini,hayır severliğini,erdemlerini, merhametini,bir karıncayı bile ezmeyen bir kişi olduğunu,uzun,uzun sayıp dökmüş.
Kurban’ın adam öldürdüğünü,çektiği bütün sıkıntılarını, Allah'tan başka kimse bilmiyordu.
Onun cezası,daha dünyada iken verilmiş.O da,Allah'a ve ahret gününe olan inancını kaybetmek olmuş…