Tüm yazılarımda hep eğitim ve öğrenme üzerinde durdum. Bundan sonraki yazılarımın da ana konusu bu olacak. Bazen gündemdeki bir konu, bazen de bir söz üzerinden hep aynı konulara değinmeye çalışacağım. Çünkü bu konulardaki ilgisizliğimizden dolayı birçok “Öğrenilmiş Çaresizliklerimiz” var. Ne yaparsak yapalım bu ülkede bir şeylerin değişmeyeceğine inanmışız. Bir de bizim ne kadar kötü olduğumuzu anlatan yazıları -çok iyi bir şeymiş gibi- birbirimize büyük bir iftiharla tavsiye ediyoruz. Acaba birilerine bu yazıları okutunca “Ben onlardan değilim!” demiş mi oluyoruz?
Amerika’da “World Business Forum” yapılıyor. Orada Gary Hamel “Bundan sonra ülkeleri kurumları ileriye götürecek kişilerde insiyatif alma, yaratıcı olma ve tutku olmalı olacak diyor. Futbolcu Luis Figo Türkiye’ye geliyor, Çocukların futbol oynayışlarını izleyip “Bu çocuklar yetenekli olmanın yanında tutkuyla futbol oynuyorlar” diyor. Yani öyle bir iletişim, öğretim, ilgi var ki: futbolcuları bile Dünya’nın nereye gittiğinin farkında. Bunu yapmak hiç de zor değil. Dediğim gibi iyi bir iletişim, eğitim ve ilgi bunun için çoğu zaman yeterli.
Ben şuna inanıyorum:
“Dünyanın en etkili öğretici gücü, bir şeyin eksikliğini hissetmektir. “
Bir şekilde eğitim ve öğrenme konusundaki eksikliği iliklerimize kadar hissetmemiz gerekiyor. Bu yüzden elimden ve dilimden geldiği kadar her hafta bir şekilde bu konuyu işleyeceğim.
Bu hafta da doğrudan bu konunun üzerinde duracağım. Ülke olarak devletin verdiği tek tip bir eğitim alıyoruz. İşin kötü tarafı bu eğitime çok anlam yüklüyoruz. O eğitimle aldığımız diploma ile her şeyin tamam olduğuna inanıyoruz. Bunun yanında gerçek hayatta diplomalıları da çok eleştiriyoruz.
Bu konuyu biraz daha açmak için Abraham Lincoln’den bahsetmek istiyorum. Abraham Lincoln 1805 yılında doğar. Fakir ve eğitimsiz ailenin çocuğudur. Amerika’ya başkan olur. Amerika’nın en önemli ve unutulmayan başkanlarındandır. Kölelik yüzünden başlayan iç savaşı bastırarak, Kuzey ve Güney’i tekrar birleştirmiş ve köleliği kaldırmıştır.
Abraham Lincoln’ün konumuzla ilgili çok çarpıcı bir hikayesi vardır. Abraham Lincoln, kendi kendine avukatlığı öğrenir. 5000’den fazla davaya bakar ve dönemin başarılı avukatlarından olur. Ondan sonra politikaya atılır ve Amerikan başkanı olur. Bu konuda kendisi:
“Eğer avukat olmayı kesinlikle kafanıza koyduysanız, işin yarısından fazlasını halletmişsiniz demektir. Avukatlığı birilerinin yanında öğrenip öğrenmediğiniz çok önemli değildir. Ben kimseden öğrenmedim. Mühim olan, kitap okumak ve temel kuralları anlayıncaya kadar çalışmaktır. Ben 300 kadar kişinin yaşadığı New Salem’de avukatlığı kendim öğrendim. Okuduğunuz kitaplar ve onları anlayabilme kapasiteniz nereye giderseniz gidin değişmeyecektir… Başarı için azmetmek, hayattaki her şeyden daha önemlidir.”
Buraya yazdıklarım ile ilk, orta, lise ve üniversite eğitimlerinin gereksiz olduğunu ifade etmiyorum. Elbetteki olmalı… Kişisel, kurumsal hatta ülke başarımız için olmazsa olmazlardandır. Ancak yeterli değildir. Eğer başarılı olmak, istiyorsak daha fazlası olmalı. Daha fazlasını devlet veremez. Onu kendimiz arayıp bulacağız. Yaşam boyu eğitim dedikleri de budur. Bu bilgi arkadaş sohbetlerinde, epey bilgisi varmış desinler, ya da birilerini ezmek için kullanılacak bilgi değildir. Bu bulunduğumuz ortamda sorunların tespit edilmesi için değil, aksine çözüm üretebilecek yetkinliğe sahip olmak demektir. Bu da Abraham Lincoln’ün yaptığı gibi kendi kendimize arayıp bulabileceğimiz bir hazinedir.
İnsan beyni ve kalbi öyle enteresan çalışan iki organ ki:
Sizi 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkartır ve 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni ilan ettirir. Eğer Beynimiz ve kalbiniz hedefimize yönelirse, mutlaka çözüm bulunur. Bu çözüme gönül veren insanlar da etrafımızda toplanmaya başlar.
Bu vesile ile 76. Yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, Hayat amacını, Hayallerini, Hedeflerini, Değerlerini, Sağlam kişiliğini ve Mücadele ruhunu, daima hatırlayacağız.
Bir tavsiyem var: Hayat amacı, Hayaller, Hedefler, Değerler, Sağlam kişilik ve Mücadele ruhununun ne anlama geldiğini daha iyi anlamak için internet’te “Avucunuzdaki Kelebek” kelimelerini aratın. Karşınıza çıkacak sayın Ahmet Şerif İzgören’e ait 68 dakikalık semineri lütfen izleyin. Sonra kendiniz ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk için bir daha düşünün… Pişman olmayacaksınız… Görüşlerinizi de paylaşabilirseniz sevinirim…
Dostlukla…
16.02.2018