“Duydun mu, filan neler yapmış?,
Filan şucuymuş, adam malı iyi götürmüş”
Bunları ve bunlara benzer sözleri neredeyse hergün duyuyoruz.
Bunları söyleyenlere “Bunu nereden biliyorsun?” Diye soruyorsun…
Cevap sadece “ÖYLE DİYORLAR”…
Bu söylediklerin hakkında bir belge var mı?
Bunları sen kendin gördün mü?
Bahsettiğin kişiyi sen tanır mısın?
Her şeyden önemlisi sen onun karşısına geçip bunları sordun mu?
Cevap yine sadece “ÖYLE DİYORLAR”…
Konu hakkında yıllar öncesinden bir anım var.
Birisi hakkında duyduklarımı söyleyeceğim zaman hep o aklıma gelir.
Şehrin birinde büyük bir şirket mağaza açmaya karar verir. Şehrin merkezinde bir binaya talip olurlar. Binadaki kiracılar ile görüşürler. “Hava parası” da vererek, kiracıları çıkaracak ve mağazalarını açacaklardır. Herşey iyi giderken, birgün gazetelere bir haber düşer.
“O bina çürük”
Bunun üzerine büyük şirket binayı kiralamaktan vazgeçmeyi düşünür. Kiracılardan biri de haberin kaynağına telefonla ulaşır ve aralarında şu konuşma geçer.
- bizim binaya çürük demişsin, ama sen bizim binaya bir defa bile gelmedin, görmedin, incelemedin. Çürük olduğunu nereden biliyorsun?
- Doğru ben gelmedim ama gidip görenler öyle diyorlar.
- Nasıl yani? Öyle diyorlar demekle oluyor mu?... O zaman senin hanım ……….. .
- Ağzını topla. Sen böyle konuşamazsın…
- Öyle diyorlar, efendim…
Der ve telefonu kapatır.
Eskiden adına fısıltı gazetesi denirdi.
Bu fısıltılar arasında kişiler ve olaylar hakkında yalan yanlış bilgiler de olurdu.
Bazen bilerek insanlar hakkında yalanlar söylenirdi.
Şimdi olduğu gibi o zamanda da ilgili kişi çoğu zaman bunları açıklama şansını bulamazdı.
Şimdi bu fısıltı gazetesine sosyal medya da eklendi.
- Nereden biliyorsun?
- Facebook’ta paylaştılar. Twitter’da en yüksek yeniden paylaşıma sahip olmuş. Doğru olmasa olur muydu?
- Senin doğruluk anlayışın bu mu?
Bir de eskiden özellikle gazete ve televizyonlar aracılığıyla söylenen kasıtlı yalanlar vardı. Bu ülkenin evlatlarını aşağılayan, küçük düşüren, ecdadına düşman eden haberler ve programlar vardı. Bu yalanlara çoğu zaman koca koca bilim adamlarını bile referans olarak kullandılar. Toplumun sevilen yüzlerini de bu yalanlara alet ettiler. Bazen de çok ince yalan söylediler. Doksan sekiz tane doğru, belgeli bilginin arasına bir ya da iki tane yalan sokuşturdular. Biz de doğrulara kanıp, o yalanlara birbirimize düşman olduk. Şimdi de bu yalanlar ne yazıkki devam ediyor.
Onlar yalan söylemekten bıkmadı ve bıkmayacaklar… Çünkü amaçları ve hedefleri bu…
Peki, biz önümüze konan yalanlara inanmaktan bıkmayacak mıyız?
Her yalana sazan gibi atlayıp, herkese anlatmayı bırakmayacak mıyız?
Peki, Bizim hedef ve amacımız ne?
Dediğim gibi birisi hakkında duyduklarım ile konuşacaksam hep bu aklıma gelir. Bana da “Senin hanım ….. “ derler mi diye düşünürüm. Aslında çok da farklı değil…
Yapılması gereken ise çok basit…
Bir haber gördüğümüzde ve duyduğumuzda, inanmadan önce bazen 1-2 saat beklemek bile kafidir. Çoğu zaman bu süre dolmadan da işin aslı ortaya çıkıyor. Ama o zaman kadar onbinlerce kişi bu yalanı paylaşmış olabiliyor. Biz de dikkat etmezsek bu yalana ortak olmuş oluyoruz. Aramızdaki kin ve nefret de büyümüş oluyor.
Sonra bir de birbirimize “bu ayrılmışlık niye” diye soruyoruz?
Dostlukla