Türkiye’de hukuk, adalet ve vicdan darmadağın oldu. Son günlerde yaşananlar, AKP iktidarının halktan tamamen koptuğunu, artık ülkeyi yönetmek değil, gasp etmek derdinde olduklarını bir kez daha gözler önüne serdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hukuksuzca tutukladılar!
Sandıkta yenemediklerini zindanlara atarak susturabileceklerini sanıyorlar.
Ekrem İmamoğlu, hücresinin duvarına şanlı Türk bayrağını astı ve tüm Türkiye'ye şöyle seslendi:
"Tüm Türkiye'ye çağrımı yineliyorum. 19 Mayıs'a kadar evlerde, iş yerlerinde, köylerde, şehirlerde, arabalarda, telefonlarda Türk Bayrağımız olsun. Milli egemenliğimizin sembolü her yerde olsun."
İşte budur vatan sevgisi! İşte budur milli duruş!
Ama Ankara’daki iktidar sahipleri bu çağrıyı duymadı bile. Onların tek derdi koltuklarını, kasalarını, kendi saltanatlarını korumak!
İstanbul’da üst üste depremler oluyor. Şehir adeta alarm veriyor!
Halk korku içinde, halk can derdinde!
Ama iktidar hâlâ Kanal İstanbul diye inatlaşıyor. Yani İstanbul’un canı yansa da, halk yerle bir olsa da umurlarında değil! Çünkü onlar için tek önemli olan, bir avuç yandaşa yeni rant alanları açmak! Depremmiş, halkmış, insan hayatıymış... Hiçbir önemi yok!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde usulsüz inşaatları mühürleyen yetkilileri sabaha karşı operasyonla gözaltına aldılar.
Suçları neydi?
Kaçak yapılaşmaya göz yummamak!
Halkın hakkını korumak!
Bu ülkede artık hukukla iş yapmak suç, yandaşlara rant sağlamak ise ödül hâline geldi!
Kanal İstanbul projesi yeniden raftan indirildi. Bilim insanlarının "Yapmayın!" diye haykırdığı, halkın defalarca reddettiği, doğayı ve yaşamı yok edecek bu cinayet planı, sadece ve sadece para için yeniden piyasaya sürüldü.
Çünkü bu iktidarın tek dini para, tek ahlakı rant!
Onlar gündemi değiştirip halkla alay ediyor. Kadının nasıl doğuracağına karar veriyorlar, kaç çocuk yapacaklarını onlar belirliyor. Yetmedi, Sağlık Bakanı çıkıp millete akıl vermeye kalkıyor:
"Çocuğunuz yoksa siz aile değilsiniz, sadece karı kocasınız." diyor.
Bu kibir, bu hadsizlik, artık utanç sınırlarını bile aşmış durumda!
İnsanların hayatlarına, tercihlerine, kutsallarına bu kadar müdahale eden bir iktidar zihniyetiyle karşı karşıyayız. Milyonlarca insanın onuruna saldırıyor.
Bu zihniyet, halkı küçük gören, hayat tarzına karışan, tek tip insan modeli dayatan çağdışı bir zihniyettir!
Ama bu millet her şeyi görüyor, her şeyi not ediyor!
Ve halk bu düzeni sırtında taşımayacak!
Kendi dar kafalarını bütün ülkeye dayatmaya çalışıyorlar!
Ama halk her şeyi görüyor!
CHP’nin gerçekleştirdiği “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde Yozgatlı bir vatandaş ne dedi?
"Turbunan şalgamınan devlet yönetilmez! Milletin karnı aç!"
İşte Türkiye'nin gerçeği bu!
Millet aç, işsiz, umutsuz!
Saray'dakiler ise hâlâ şatafat içinde yaşıyor!
Bu ülke kimsenin çiftliği değil!
Bu halk köle değil!
Bu millet bir avuç yandaşa, bir avuç haramzadeye teslim olmayacak!
Gözaltılarla, tehditlerle, şiddetle, kelepçelerle susturabileceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz!
Bu millet susmayacak!
Bu gençlik susmayacak!
Bu ülkenin onurlu evlatları size boyun eğmeyecek!
İstanbul’da depremler olurken Kanal İstanbul diyenlere, halk enkaz altında can verirken müteahhitlere arsa pazarlayanlara, işsizlikten, yoksulluktan kırılan vatandaşı duymayıp saraylarda sefahat sürenlere, hukuku ayaklar altına alıp halkın iradesine pranga vurmaya kalkanlara son sözümüz şudur:
Bu iktidarın sonu yakındır!
Ve o gün geldiğinde, yaptığınız her hukuksuzluğun, her zulmün, her ihanetten farksız rant operasyonunun hesabı teker teker sorulacaktır!
Bu ülke sahipsiz değil!
Bu halk diz çökmeyecek!
Türk halkı, Türk gençliği Atatürk’ün emaneti Cumhuriyete sahip çıkacak, sizlere boyun eğmeyecek!
"Turbunan şalgamınan devlet yönetilmez!" diye haykıran Anadolu'nun sesi artık susmayacak.
Ne demişti Nazım Usta, "Davet" şiirinde:
"Bekliyoruz güneşi,
açılır bir gün diye yaralı ellerimiz.
Bekliyoruz umudu,
gelecek diye onurumuz gibi dimdik!"
"Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Güneşli günler..."