Her şey bir cümlede gizliydi aslında.
"Cumhurbaşkanlığı sevdasına daha kaç CHP’li telef edilecek?"
Bu cümle, sarayın dilinden dökülen bir korku feryadıdır.
Ama bu korku, halkın korkusu değildir.
Bu korku, iktidarın çürümüşlüğünün, yıkılma telaşının, halktan kopmuş bir yönetimin en çıplak ve en korkunç itirafıdır.
"Telef etmek."
Öyle gelişigüzel söylenmiş bir kelime değil bu.
Sistemli bir yok edişin adı bu.
Bir siyaseti tasfiye etmenin, adım adım, dirhem dirhem yok etmenin en canlı tarifidir.
Ve şimdi soruyorum:
Kaç kişiyi daha telef edeceksin Erdoğan?
Kaç seçilmişi daha zindana tıkacaksın?
Kaç genci, kaç akademisyeni, kaç sanatçıyı, kaç gazeteciyi, kaç muhalefet liderini daha susturmak için hukuku ayaklar altına alacaksın?
Bak mesela Ekrem İmamoğlu.
İstanbul’un halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanı.
Bugün bir hücrenin içinde. İmamoğlu'na yakın kim varsa içeri aldın...
İmamoğlu'nun suçu ne?
Seni sandıkta yenmek mi?
Sarayın göz diktiği o "Kanal İstanbul" sofrasını kaldırıp atmak mı?
Bu milletin hakkını, hukukunu, suyunu, ormanını savunmak mı?
Ekrem İmamoğlu bugün zindandaysa,
Bu halkın iradesine çarpan bir duvarın adısın sen Erdoğan!..
Demokrasiyi turşu gibi kavanoza kapattın.
Ama unutma, o kavanoz bir gün patlar.
Ve yetmedi.
Özgür Özel’e yumruk atıldı.
Güpegündüz, memleketin göbeğinde, ana muhalefet liderine fiziki saldırı düzenlendi. Bu saldırının Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni gibi hassas bir anda gerçekleşmesi ve telef skandalının gölgesinde olması gerçekten manidar.
Peki saldırgan kim çıktı?
Bir baba…
Ama çocuklarını öldürmüş bir baba!
Kayıtlara göre suç makinesi.
Eline silah almış, kan dökmüş, tehditler savurmuş.
Ama nedense serbest dolaşıyor.
Sanki sırtı sıvazlanmış biri gibi.
Yol verilmiş.
Yönlendirilmiş.
Korunmuş.
Ve sonunda bu cani, elini kolunu sallaya sallaya Özgür Özel’e kadar ulaşmış.
Soruyorum Erdoğan:
Bu adamın yolu nasıl açıldı?
Kim göz yumdu, kim arkasını sıvazladı?
Ve neden bu ülkenin en büyük muhalefet lideri saldırıya açık bir hedef haline geldi?
Neden mi?
Senin dilin Erdoğan…
Senin o kinle, nefretle şişirilmiş dilin...
"Yargıya talimat verdim", "Hesabını verecekler", "Bunları susturacağız" diye diye
Bu ülkeyi barut fıçısına çevirdin.
Ve o fıçı, artık patlıyor.
Tıpkı Saraçhane’de yürüyen gençlerin hayatları gibi.
Denizlili Temmuz Akyol ve nice nice gençlerimiz gibi...
Ne yaptı bu çocuk?
Yürüdü, itiraz etti, anayasal hakkını kullandı.
Ama karşılığında ne aldı?
Tutuklama, cop, kelepçe, nezaret, mahkeme…
Ve bayramı zindanda geçirdi.
Annesi ağladı.
Babası sessizce yıkıldı.
O çocuk, bir suçlu değil.
O çocuk, senin sisteminin kurbanı.
Şimdi sana bir kez daha soruyorum Erdoğan:
– Kaç CHP’li daha telef edilecek?
– Kaç seçilmiş daha zindana atılacak?
– Kaç genç daha "potansiyel tehdit" diye fişlenecek?
– Kaç ana daha evladının arkasından ağlayacak?
– Bu öfken, bu intikam arzun, bu tahammülsüzlüğün neyin eseri?
Kaybedeceğini bildiğin bir seçimin mi?
Kanal İstanbul’un iptal edilen milyarlık rantının mı?
Yoksa yıllardır kurguladığın tek adam rejiminin çatırdamasının mı?
Bu milletin evlatlarını telef edemezsin.
Bu halkın iradesini zindana sokamazsın.
Bu yumruk, sadece Özgür Özel’e değil, hepimize atıldı.
Ve biz, o yumruğun sahiplerini çok iyi tanıyoruz.
Bu iş burada bitmeyecek Erdoğan.
Çünkü senin zannettiğin gibi bu halk unutmaz.
O yumruğu da unutturmaz.
İmamoğlu’nu da unutturmaz.
Temmuz’u da, Gezi tutuklularını da, İstanbul’u da…
Ve gün gelir,
Telef etmeye çalıştığın herkes,
Birleşir, büyür,
Ve seni siyasi tarihinin en büyük tokadıyla tanıştırır. Ve seni tarihin en tozlu raflarına kaldırır...
İki çift sözüm de, Sayın Özgür Özel'e;
Sayın Özel, o yumruk sana atılmış olabilir ama bu mesele yalnızca senin meselen değil! Erdoğan’ın geçmiş olsun telefonu “makbuldür” diyerek, o “telef” sözünü yok sayamazsın! Bu yumruk artık sadece sana değil, bu ülkenin geleceğine, halkın iradesine, hepimize atılmıştır. Ve unutma: Erdoğan’ı sen tek başına affedemezsin!
Ne demişti şair Ahmet Telli;
“Kalbim isyan eder,
Sustuklarımın hıncıyla!”
Ve artık susmuyoruz.
Susmayacağız Erdoğan!..
Yozgat’tan Konya’ya tüm kalelerin yıkıldı…
Tek kale kaldı:
Atatürk, Cumhuriyet ve Halk.
Bu halk seni affetmeyecek Erdoğan!..