Bu Ülke Küllerinden Yeniden Doğmalı!
Bu ülke artık yangın yerine döndü. Kartalkaya'da 78 can yanarak öldü. 36'sı masum çocuktu! Ama ne oldu? Gündem üç günde değişti. Çocuklarımızın çığlıkları daha kül olmadan, yangının dumanı hâlâ tütüyorken, gazeteciler gözaltına alındı, muhalifler susturuldu, gerçekleri söyleyen herkesin üzerine gidildi. Peki, sorumlular? O oteli Allah’a emanet işletenler? Denetim yapıp da göz yumanlar? Onlardan hesap soruldu mu? Hayır!
Bu yangından sonra, bu ülkede nasıl Allah'a emanet yaşadığımız bir kez daha ortaya çıktı!..
Otel çalışanının verdiği ifade Allah'a emanet yaşadığımız gerçeğini doğrular şekildeydi. O ifade de çalışan, "Otel Allah’a emanet devam ediyordu. 12 Aralık’ta bir denetim yapıldı ve personelin kullandığı asansöre kırmızı etiket yapıştırıldı. ‘Asansöre binmek tehlikeli ve yasaktır’ demekti bu. Ama biz 12 Aralık’ta beri asansörü kullanmaya devam ettik. Gaz sızıntısı, borular patlıyordu. Personel ‘bu sezonu da inşallah sağ salim kapatabiliriz şeklinde şakalaşarak konuşuyordu" dedi. Bu ifade gerçekten çok düşündürücü...
Ama bunlar çok konuşulamadı bu ülkede çünkü gündem hızla değiştirildi.
Yangının hemen akabinde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tutuklandı.
Gerçekleri yazan ve konuşan gazeteciler ise içeride! Peş peşe 16 gazeteci tutuklandı. Son olarak Barış Pehlivan, Suat Toktaş, Kürşad Oğuz, Seda Selek ve Serhan Asker gözaltına alındı. Suat Toktaş tutuklandı. Program koordinatörü Kürşad Oğuz ve gazeteci Barış Pehlivan, Seda Selek, Serhan Asker ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı
Ama Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, utanmadan, sıkılmadan çıkıp ne dedi? "Gazetecilik faaliyetiyle kimse gözaltına alınmaz." diyerek yüreklerimize su serpti sanki...
Öyle mi Sayın Tunç? Peki o zaman bu insanlar neden tutuklandı?
Bakan Tunç, devamla, “Gazetecilik nedeniyle Türkiye’de tutuklu olan tek bir gazeteci yok. Gazetecilik faaliyetiyle kimse tutuklanmaz. Gazetecilik faaliyetiyle kimse gözaltına alınmaz. Hepiniz gazetecisiniz, ülkemizde basın hürdür. Düşünce, ifade hürriyeti alabildiğine geniştir. Tabii gazeteciler de dokunulmaz da değildir. Suç işlediğinde savcılık devreye girer.” dedi.
Tabi, bu ülkede, "Düşünce, ifade hürriyeti alabildiğine geniş" olduğu için bu kadar insan anında gözaltına alınıyor ve ya tutuklanıyor.
Bu ülkede gerçekleri konuşmak yasak, yalakalık serbest! Eğer iktidarın borazanlığını yapıyorsan, ihaleler yağar, televizyonlarda her gün yerin hazır olur, havuz medyasının köşe başına oturtulursun. Ama doğruları söylersen, halkın yanında durursan, işte o zaman hedef tahtasına oturtulursun!
N.K. isimli vatandaş bir sokak röportajında hükümeti eleştirdiği için tutuklandı! Neden? Çünkü artık sokakta bile konuşmamızı istemiyorlar! Çünkü korkuyorlar! Haklı eleştirilerden korkuyorlar! Gazetecilerden, akademisyenlerden, işçilerden, emeklilerden, sokaktaki vatandaşın öfkesinden korkuyorlar! Çünkü hesap vereceklerini biliyorlar!
Ve bu hesap günü elbet gelecek! Bugün bir çocuğun “Beni hastaneye götürmeyin, annem kızar, çünkü parası yok” dediği bir ülkede yaşıyoruz. Küçücük bir çocuğun aklına hastane faturası sokulmuş! Ama saraylarda saltanat sürenlerin umurunda mı? Tabi ki değil!
Ekonomiyi batırdılar, özgürlüğü yok ettiler, hukuku ayaklar altına aldılar! İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bile ifadeye çağrıldı! Neden? Çünkü halkın yanında! Çünkü sosyal belediyecilik yapıyor! Çünkü yoksula, ihtiyaç sahibine sahip çıkıyor! Bunu bile hazmedemiyorlar! Türkiye’yi açık hava cezaevine çevirdiler!
Ama bilsinler ki, gazetecilik suç değildir! Doğruları söylemek suç değildir! Susmayacağız! Korkmayacağız! Hakkı, hukuku, adaleti sonuna kadar savunacağız! Yangında yitirdiğimiz 78 can için, susturulan gazeteciler için, açlığa mahkûm edilen emekliler için, hastaneye gitmekten korkan çocuklar için, bu ülkenin bütün ezilen insanları için haykırmaya devam edeceğiz! Bu ülke külleri arasından yeniden doğacak, ve o zaman gerçekleri örtenler, susturmaya çalışanlar hesap verecek!