Gazeteciler birer işçi olarak çalıştırıldıklarından basına dair hiçbir ayrıcalıktan yararlanamıyorlar. İşin en önemli yanı hala gazeteciliğin mesleki bir yasası yok.
Tanıdığım çok sevdiğim birçok gazeteciyi kaybettim. Hepsine de çok üzüldüm tabi ki… Ama, daha hayatının baharında, çocuğuna doyamadan aramızdan ayrılan Basın şehidimiz, basın emekçimiz İlyas Haytan hepimizi çok üzdü…
Denizli Gazeteciler Cemiyeti ve Muhammet Karaçay’ın büyük emekleriyle, İlyas Haytan anısına açılan resim sergisinde izlediğim birkaç kare asla hafızalarımdan silinmeyecek…
“Ölümle de gurur duyulurmuş bunu öğrendim” diyordu basın şehidi kardeşimiz İlyas Haytan’ın eşi Nalan Haytan, İlyas’ın anısına yapılan sergi açılışında… Serginin açılışını, İlyas’ın Can Paresi kızı, Ela Sare yaptı. Babasının fotoğrafını okşuyordu elleriyle… Neler geçti ki küçücük yüreğinde? Neler düşündü ki? Örneğin, babasını hiçbir daha görmeyeceğini biliyor muydu? Daha dün gibi hatırlıyorum, Ela Sare doğduğunda haberini yapmıştım. İlyas’ın her zaman ki gülen yüzü daha da anlamlıydı baba olmanı verdiği gururla… Hiç aklımıza gelir miydi ? O haberi yaparken İlyas kızına doyamadan aramızdan ayrılacağı? İçimi burkan en büyük şeylerden biri de yıllarca İlyas’la birlikte çalışan, belki de hepimizden fazla anılar paylaşan Lütfi Koçak kardeşimizin ağzından dökülen o sözlerdi. “İlyas’a verilen sözler tutulsun. İlyas’ın emanetlerine sahip çıkalım”
Ne İlyas kardeşimizin eşi Nalan’ın acısını anlayabiliriz, ne küçük Ela Sare’nin küçücük yüreğinde yaşadıklarını, ne de yıllarca omuz omuza çalışmış can dostu Lütfi Koçak’ın endişelerini…
Mekanın Cennet olsun İlyas kardeşim...
Mekanın Cennet olsun Alperen kardeşim...
Bu arada kaybettiğimiz değeli meslektaşlarım, değerli üstadım Kemal Tarılacı, Abdülgaffar Nemutlu, Sedat Acar ve Can arkadaşım İsmail akçayı da saygı ve özlemle anmadan geçemiyecğim. Mekanınız Cennet olsun. Işıklar içinde uyuyun.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler’in bayramıymış…
Bayramlarda sevinilir, bayramlar kutlanır… Bayramlar mutluluktur…
Kim geri getirebilir basın şehidimiz İlyas kardeşimizi, kim acısını dindirebilir gencecik eşi Nalan’nın acısını, kim anlayabilir babasız büyüyecek olan Ela Sare’nin baba özlemini…
İlyas adına açılan sergi anlamlıydı, emekti, sadakatti gazeteci arkadaşlarım adına… Ancak oraya gelen bürokratlar, süslü sözler söyleyip gitmekten başka ne yaptı İlyas için çok merak ediyorum. Söylenecek, sorulacak, sorgulanacak çok şey var kiii!!! İlyas kardeşimiz adına ama… Şimdilik sadece susuyorum… İlyas’ın anısına susuyorum…
Kendi adıma konuşacak olursam, sorarım size ‘Bayram gelmiş benim neyime?’ Daha 1 ay önce yaptığım bir haberden dolayı Denizli Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Şubede ifade vererek yılı en ahlaksız gazeteci olarak bitirdiğimi mi kutlayacağım?
7 binin üzerinde gazetecinin de işsiz olduğu, bir ülkede,10 Ocak artık çalışan gazeteciler değil çalışamayan gazeteciler günüdür. Onlarca gazetecinin tutuklu olduğu bir ülkede, hangi basın bayramını kutluyorsunuz dalga geçer gibi…
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş Mecliste bangır bangır bağırarak, bana ve diğer gazeteci arkadaşlara sahip çıkarken, Denizlili büroklar ve siyasetçiler deve kuşu misali kafasını kuma gömüp, dün ve önceki basın özgürlüğü ile ilgili ahkam kestiler. Bugün sözde bayram… “Yarın 11 Ocak, Emrinizdeyiz efendim… Nöbetçi gazetecileriniziz hepinizin”
Bu arada Aile sosyal Politikalar Bakanının da, kadın bir gazetecinin Ahlak Şubede ifade verdiği şehirden, yani Denizli’den olduğunu unutmayalım…
2015 Yılı içinde yine, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, sevk edildikleri İstanbul Nöbetçi 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. Dündar ve Gül'ü tutuklama istemiyle mahkemeye sevkeden savcılık, "Silahlı Terör Örgütü Üyeliği, Siyasal ve Askeri Casusluk, Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açığa Çıkarmak" suçlarının işlediğini iddia ediyor.
Can Dündar ve terör örgütü üyeliği? Yan yana yakıştırabildiniz mi?
Selam olsun bütün cesur yüreklere, selam olsun dik ve onurlu meslektaşlarıma… Selam olsun Silivri’deki Can Dostlara…
Haydi hep beraber bol bol volta atalım. İçerde ya da dışarıda… Ne fark eder… Oraya gönderemediklerini, ahlak şubeye, ya da cinayet şubeye gönderiyorlar…
Her nerede olursak olalım… Kalemlerimizi susturamazlar ya…