Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, "Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir" sözleriyle kadınlara verdiği değeri her fırsatta dile getirdi. Daha pek çok Avrupa ülkesinde bile kadınlara siyasi haklar tanınmazken, Atatürk öncülüğünde 5 Aralık 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile Türk kadını milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuştu. Bugün, o hakların içini boşaltanlar, kadınların özgürlüklerini tırpanlayanlar, şiddete mahkûm edenler utansın!
Bugün 8 Mart! Kadınların emeğini, haklarını, mücadelesini kutlamamız gereken bir gün. Ama Türkiye’de her gün bir kadın öldürülüyor! Evinde, sokakta, iş yerinde, en yakınındaki erkek tarafından katlediliyor. Şiddet vakaları her geçen gün artıyor, failler ise ya serbest kalıyor ya da 'iyi hal' indirimi gibi bahanelerle adeta ödüllendiriliyor. Peki, bu vahşetin sorumlusu kim?
Kadınları Korumasız Bırakanlar, Bugün Kutlama Yapamaz!
Bu ülkeyi 22 yıldır yöneten iktidar değil mi? Kadınları 'fıtrat' diyerek eve hapsetmeye çalışan, onların haklarını bir lütuf gibi sunan, kadını yalnızca aile içindeki rolleriyle tanımlayan bu zihniyet değil mi? İstanbul Sözleşmesi’ni bir gece yarısı feshederek kadınları korumasız bırakanlar kimlerdi? Kadın cinayetleri artarken, şiddeti teşvik eden açıklamalar yapanlar, faillere cesaret verenler kimlerdi?
Kadın Cinayetleri Politiktir!
Resmi rakamlar korkunç bir tabloyu gözler önüne seriyor: 2024 yılında tam 394 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 259 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. 2025’in sadece ilk ayında bile 33 kadın katledildi, 32 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Bunlar sadece kayıtlara geçen vakalar. Daha kaç kadının ölümü faili meçhul olarak kalıyor, bilemiyoruz.
Kadınlar öldürülmeye devam ederken, devlet nerede? Failler cezasız kalırken, adalet nerede? Sıradan bir cinayet vakası gibi gösterilmeye çalışılan bu katliamlar, aslında sistematik bir şiddetin sonucudur.
İstanbul Sözleşmesi’nden Çekildiniz, Kadınları Ölüme Mahkûm Ettiniz!
İstanbul Sözleşmesi, kadınların yaşama hakkını korumak için vardı. Bu ülkede kadınlar her gün bir erkek tarafından öldürülürken, iktidar 'Aile yapımıza uygun değil' bahanesiyle bu sözleşmeyi feshetti. Hangi aile? Kadınların dayak yediği, öldürüldüğü, yok sayıldığı aile mi? İstanbul Sözleşmesi açık ve netti: Şiddeti önlemek zorundasınız! Ama siz kadınların yaşam hakkından çok, susmasıyla ilgilisiniz.
Kadınları Susturamazsınız!
Kadınlar çalışmak istiyor, ama iş bulamıyor. Sokağa çıkmak istiyor, ama kendini güvende hissetmiyor. Yaşamak istiyor, ama bir erkeğin 'canına tak ettiği' bir gün, hayattan koparılıyor.
Kadınlar her şeye rağmen susmuyor, mücadele ediyor. Ama mücadele eden kadınlar polis copuyla, gözaltılarla bastırılmaya çalışılıyor. Çünkü iktidar, sesi çıkan, hakkını arayan kadından korkuyor.
8 Mart, çiçeklerin dağıtıldığı, süslü cümlelerin kurulduğu bir gün değil! 8 Mart, kadınların hakları için direndiği, mücadele ettiği, haykırdığı bir gündür!
Biz korkmuyoruz! Kadınların kanı üzerinden siyaset yapmanıza izin vermeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenler, kadın cinayetlerini görmezden gelenler, faillere cezasızlık sağlayanlar, bu kanlı düzenden sorumludur!
Kadınlar ölürken, siz daha ne kadar sessiz kalacaksınız?