Eşine seslenir:
-Bi kahve yap ta içelim.
Eşi cevap verir:
-Şeker yok.
Döner misafire, dert yanmaya başlar:
-Aaaah ah, geçen sene miydi, ondan önceki sene mi ne, yarım kilo şeker almıştım ben ama karı, karı olmayınca...
AH ŞU ZENGİNLER
-Zenginler ne yer?
-Ne yiyecek, pekmez yer.
-Artanını ne eder?
-Ne etcek, dolaba koyar.
-Dolapta pekmez dururken gözüne rahat uyku girer?
-...
PEKMEZ DEMİŞKEN...
İki kafadar akşam sabah gındıra (maş fasülyesi) çorbası içmekten bıkmışlar. Şöyle ballı kaymaklı bi yemek istemiş canları. Düşünmüşler taşınmışar, demişler “Koca Ergen’e gidelim o bize ikram eder”
Gitmişler Koca Ergen’in evine. Koca Ergen, evine geleni aç göndermez tabi hemen ocağa gındıra çorbası konmuş. Garipler de diyememiş biz gındıradan bıktık, ondan buraya geldik. Misafirler ocağın başına oturmuş, gındıra çorbası pişiyor. Derken, evin hanımı gelmiş, çorbaya bi avuç tuz atıp gitmiş. Bir kaç dakika sonra Koca Ergen gelmiş, bir avuç tuz atıp gidince, birer avuç tuz da misafirler atmış çorbaya.
Sofra kurulmuş, çorba servis edilmiş. Koca Ergen çorbadan bir kaşık alınca basmış feryadı:
-Hanım, sen çorbaya tuz mu attın?
-Attım ya sen de mi attın?
-Çabuk kaldır çorbayı, tereyağı, bal, kaymak, pekmez, peynir ne varsa getir. Misafirleri aç göndermeyelim.
EH BE MUHTAR!
Bu daha yakın zamandan:
Yağmurlu bir günde köy okuluna müfettiş gelir. Öğrencilerin üst baş perişan, çamur içinde. Muhtarı çağırır. Muhtarın katran ocağı var tam o sırada ocaktan kömür taşıyor, Müfettişin çağırdığını duyunca, önemli bir konu olduğunu düşünüp üzerini bile değiştirmeden apar topar okula gelir. Müfettiş, karşısında kömür tozu içinde mutarı gürünce önce bir şaşırır, sonra öğrencilerin üzerinin neden çamurlu olduğunu sorar.
Bizim muhtar nasıl anlatsın, o öğrenciler okula gelebilmek için sabahın 5’inde uzak mahallelerden el çıralarıyla yola çıkar. Yağmur, çamur derelerden geçerek okula gelir, akşam yine aynı yolu geri dönerler.
Demiş Muhtar:
-Çamur işte ne var bunda?
-Siz çamaşır yıkamak bilmez misiniz?
-Bilmesini biliriz de yıkamayız.
-Neden yıkamazsınız?
-Birincisi yakınırsa çamaşır çabuk eskir. Bizim buradan pazara gidip yenisini almak çok zor. İkincisi kışın böyle sıcak tutar, çocuklar üşümez.
Öğretmen bıyık altından kıs kıs gülerken müfettiş baştan aşağı kömür tozu içindeki muhtara, “Ne haliniz varsa görün” deyip ayrılmış okuldan.
GENE AYNI MUTAR
Köye yeni atanan ormancı bir cenazeye gitmiş. Cenaze yıkanmış ama tabut yok. Bir kaç genç almışlar ellerine baltayı, hemen yakın bir yerden küçük bir çam ağacını kesip sal yapmışlar cenazeyi taşımak için.
Ormancı kızmış tabi muhtara çıkışmış:
-Nedir bu rezalet?
-Normaldir ormancı bey. Bu köyde adettir. Her cenazede bir çam kesilir.
-Bu nasıl adet? Bir daha görürsem tutarım zabtı.
-Ne kızıyorsun ormancı bey? Adam öldü, bir çam kestik, gerisi kurtuldu. Bu adam yaşasa daha çok çam kesecekti. Nerde yakalayıp tutacaktın zaptı?