Ülkemizde her bakan değişiminde “yeni eğitim ve yeni müfredat” moda ve olağan hale geldi. Eğitim Şuralarında eğitimin sorunlarını tartışıp çözüm tarzları bulmanın yerini, internet ortamında görüş alma metodu aldı. Modern eğitimin esasını teşkil eden matematik, fizik, biyoloji gibi fen bilimlerinden, edebiyat ve sosyal bilimlerden uzaklaşılarak cihadın öncelikli hale getirilmesi, gelecek nesillerimizin bu günden daha kötü eğitim alacaklarını ve ülkenin konumuna da olumsuz yönde etki edeceklerini görmek gerekiyor. Eğitimin temelinde olması gereken bilim ve teknolojiden uzaklaşan ülkeler, acı hatıralarla tarih sayfalarında yer almıştır.
OECD’nin 70 ülkede, 15 yaş grubu çocuklarına yapılan PISA testlerinin sonuçlarına göre, Türkiye’de eğitimin kalitesi hızlı bir düşüşle 2003’teki seviyelerinin bile altına gerilemiş durumdadır. Türkiye, 70 ülke arasında 50’li sıralarda yer almış, Romanya, Bulgaristan, Birleşik Arap Emirlikleri, Şili gibi ülkeler; önümüze geçmiştir. Fen liselerinin eğitim seviyesi, Japonya ve Estonya'nın gerisine düşmüştür. Milli Eğitimin bütçesi son 15 yılda 10 kat artarak 100 milyara ulaşmışken sonuçlar düşündürücüdür.
Toplumumuzda bireylerin dinini öğrenme veya din eğitimi alma ihtiyacı mutlaka dikkate alınmalıdır. Sağlıklı din eğitimi verilen toplumlar, başka alanlarda kendilerini daha rahat ve özgür hissederler. Bu gerçek ihtiyaç, göz önünde tutularak, devlet okullarındaki eğitimin din eğitimine dönmesi, dine dayalı eğitimin hızla yaygınlaşması, imam hatip ortaokulları ve liselerindeki artış, eğitimin bilimsellikten uzaklaştığının en önemli etkenleri olarak değerlendirmek mümkündür.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yeteri kadar Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni varken, 2004 yılında bir vakıfla “Değerler eğitiminin karşılanabilmesi” için protokol imzalanmış olması, bugünlerde adını sıkça duyduğumuz başka bir vakıf ile 5 yıllığına protokol imzalanmış olması eğitim sistemimizin istikametini tartışmalı hale getirmektedir.
Çağımızda dijital zorunluluklar daha öne çıkarken, halen mevcut mesleklerin yerini gelecekte başka mesleklerin alacağı bilinirken, çocuklarımızı da yarınlara bu bağlamda hazırlamak durumundayız. Çocuklarımız kendi düşünce yapısının özünü keşfederek, düşüncelerini biçimlendirmek durumundadırlar. Eğitim sistemimizi partiler üstü bir sorun ve uzlaşı içerisinde ele almalıyız.
Dünyada nelerin olduğuna bakarak, hesaplaşma içerisine girmeden coğrafyamıza, kültürümüze ve geleceğimize bağlı bilime dayalı bir eğitim modelini geliştirmek durumundayız. Milli kültürümüzün korunmasında; dilimiz, Atatürk’ün ilkeleri ve güzel sanatlardan asla vazgeçmemeliyiz. Aydınlık yarınlara ancak, özgürlükçü ve kaliteli yaşamı esas alan çağdaş ve bilimsel eğitimle ulaşabiliriz.