Köy Enstitüleri; Anadolu insanını bağnazlıktan kurtararak nasıl yaratıcı ve üretici yurttaşlar olabileceğinin kanıtıydı. Türk insanının, eğitimciliğinin yaratıcılığının bir ürünüydü. İş içinde eğitim anlayışı hâkimdi. Yaşamı değiştiren, dönüştüren, bunu yaparken de kendisi de değişen insanca değerlerle bezenen, insanca bir dünya yaratmayı kurgulayan yurttaşlar yetiştiriyordu.
Türk insanını kulluktan yurttaşlığa geçiş arayışlarının önemli bir kilometre taşıydı. Demokratik tartışma sürecinin ve katılımcılığın yaşandığı, Cumhuriyet ülkesinin adıydı. Yönetime katılma, sorgulama ve sorma bilincine, eleştirel düşünme yeteneğine sahip, dünyadaki gelişmeleri izleyip yorumlayabilen, çağdaş insan yetiştiriyordu.
Anadolu aydınlanmasının yaşandığı dönemdi. Klasiklerin Türkçeye çevrildiği, ansiklopedilerin yayınlandığı, konservatuvarların kurulduğu, özerk üniversiteler için adımların atıldığı bir dönemin adıydı. İlkel tarımdan modern üretime yönelme arayışıydı. Özgür yurttaş yaratma projesinin adıydı. Cumhuriyet yurttaşı yaratma projesiydi.
Köy Enstitüleri, yaratıcılığın ön plana çıktığı eğitim anlayışının yerine giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına dönüştürülerek 1954’te kapatıldı. 21’e ulaşan Köy Enstitülerinde 1953’e kadar Eğitmen Kurslarından ve Sağlık Bilimlerinden mezun olanlar hariç olmak üzere, 1398’i bayan, 15934’ü erkek olmak üzere 17332 köy öğretmeni yetiştirilmişti.
Halkı sadece okuryazarlıkta, temel bilgilerde değil, kültürel toplumsal ve güzel sanatlar alanında geliştirmek, ulusal değerleri çağdaş yöntemlerle işleyip zenginleştirmekti. Atatürk Devrim ve ilkelerini yaymak ve kökleştirmek için Cumhuriyet projesiydi. Köylüyü, köyden başlayarak TBMM’ye varıncaya kadar, devletin bütün şubelerin idaresine iştirak ettirmek, vatandaşlarda Cumhuriyet vatandaşlığı şuurunu aksiyon haline getirebilecek şekilde uyandırmaktı.
Günümüzde köylerin boşalması, köy okullarının kapatılması, tarımın dibe vurması, köylünün borç batağında olması, kapalı toplum haline dönüşerek hakkını arayamaması, sorgulayamaması, Cumhuriyet projesi olan Köy Enstitülerinin önemini ortaya koymaktadır. Yine günümüzde, milli temellere dayanmayan, bilimsel gelişmeleri takip etmeyen, bilimsel düşünceyi esas almayan yazboz tahtasına dönen eğitim sistemimiz, Köy Enstitülerinin eğitim anlayışını ve felsefesini arar hale getirmiştir.
15 Temmuz 1921’de Ankara’da Maarif Kongresi’nde Atatürk; “Toplumumuzu gerçeğe ve mutluluğa eriştirmek için iki orduya gerek vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran ASKER ORDUSU, diğeri ulusun geleceğini yoğuran İRFAN ORDUSU’dur.” Diyerek eğitimin yanında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin öneminden bahsetmiştir. Eğitimin; ulusal, bilimsel, uygulamalı, karma ve laik olması gerektiği kararı alınmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşunun 94’ncü yıl dönümünde; geçmişte Köy Enstitüleri’nin, günümüzde Andımızın, “TC.” Yazılarının, stadyumlardan Atatürk isminin ve meydanlardan anıtlarının kaldırılması, Laiklik başta olmak üzere Atatürk’ün ilkeleri ve devrimlerinde gerileme olduğunu gösterir sadece birkaç örnektir. Asker ordusu ve İrfan ordusu tahribata maruz kalmış milletlerin, tarihte yok oldukları gerçeğini unutmamalıyız. Mevcudiyetimizin ve geleceğimizin teminatı olan kurumlara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.